Çarşamba, Aralık 20, 2023

Kelebeğin hayat sırları



Gençliğime Sevgilerimle
Zaman makinesi olsaydı ve kendi gençliğime, mesela 17 yaşıma, dönseydim, kendime şunları söylerdim:
En önemli şey aşk. Onu doya doya yaşa bu bir. Ne yapmayı sevdiğini bul ve sonra o sevdiğin şeyi yapabiliyor musun ona bak. Yapamıyorsan, boşuna enerjini tüketme, yapabilenler yapsın. Yapıyorsan, dünyanın en şanslı insanlarından birisin, dilini ısır, kimseye söyleme.
Sevdiğin insanlar bul. İşlerini onlarla yapmanın yollarına bak. Hayat ‘yap et çalış başar’ la geçiyor ve bu maraton çok sevdiklerinle geçerse, iş yapmamış, sürekli aşk yapmış olursun.
Birkaç kişinin elini sıkı sıkı tut. Onların dertleriyle dertlen, mutluluklarıyla uç, dediklerine kulak ver. Onları kaybetme. Her şey değiştiğinde, senin en orijinal halini bilip sevenlere ihtiyacın olacak.
Kendini onunla bununla karşılaştırma. Başkalarının kriterlerine göre seçim yapma. O zaman başkalarının gideceği yerlere gidersin. Oralarda ne işin var? Senin yolun başka. Yokuşların başka.
‘Konu komşu ne der’ diye dinleme. Komşu senin hayatın hakkında topu topu 15 dakika konuşacak. Sense ölene dek, onu yaşayacaksın. 
Hareket et. Her gün hareket etmeyi alışkanlık haline getir. Bir spora kafayı tak. Dansa kafayı tak. Satranca kafayı tak. Kafayı taktıkların ileride yaldız olup üzerine yağacak.
Her gün oku. Her şeyi oku. Ağaç olmak nasıldır, Van Gogh olmak nasıldır, İkinci Dünya Savaşı’na katılmış olmak nasıldır? Öğren. Bir gün hepsi, bir yapboz gibi, birleşip sana inanılmaz gerçekleri gösterecek.
Kızlar zekadan, çalışıp başarandan ve espriden hoşlanır. Erkekler güzellikten, edadan ve huzurdan hoşlanır.
Hayat alışkanlıklarla yürüyor. Bir şeyi iyi yapmak istiyorsan hemen alışkanlık haline getir. Alışkanlıksa tekrarla oluyor. Beyin böyle programlanıyor. Bir şeyi sürekli yaparsan, başka şeyi düşünmüyor, onu hep öyle yapıyor. O yüzden alışkanlıklarına çok dikkat et. Neyi alışkanlık yaparsan, hayatın ondan oluşacak unutma.
Erken kalkmak kulağa berbat geliyor biliyorum ama ‘erken kalkan yol alır’ hayatımda duyduğum en doğru şey. Bazen saat 8:30’da üç şey bitirmiş oluyorsun ve inanamıyorsun zamanın göreceliğine.
Dedikodu yapma. Dedikodu nasıl bir şey biliyor musun... Böyle evinin içine çöp boşaltmışsın gibi. Ağzını, içini, evini kokutuyor. Rahatlatır sanıyorsun ama pisletiyor insanı. Gül geç. Hem dedikodu yapanların başına mutlaka, ayıpladıkları, beğenmedikleri, çekiştirip durdukları şey gelir, unutma. Hayatın mizah anlayışı böyle.
Kızlar! Güzel mi güzel bir kadın olduğunuzda, kendi atınız olsun. Kendi paranızı kendiniz kazanın, onu şakır şakır harcayın. Böylece ayrılıklarla, boşanmalarla attan inip eşeğe binmezsiniz. Atınızı kimse altınızdan alamaz. Dörtnala başka yere gidebilirsiniz.
Erkekler! Yakışıklı mı yakışıklı bir erkek olduğunuzda, kadınlara, çocuklara ve hatta birbirinize asla el kaldırmayın. O güç güç değil. Kaba kuvvet o. Korkudan kaynaklanır. Kaybetme korkusundan. Ve kimseyi avucunuzda sıkarak elinizde tutamazsınız. Tam tersi, avucu apaçık tutacaksınız.
Kendinden başka kimseyi suçlama. Suçlamak, nasıl diyeyim, zehirli bir duygu. İnsanı frenler. İnsanı kurban psikolojisine sokar. Atıl bırakır. Hatta şimdiden duvara ‘kendimi suçlu hissetmiyorum’ yaz. Çok faydasını göreceksin.
Ceplerden, bilgisayarlardan, televizyonlardan uzak 1 saat ayır kendine. Kendinle sosyalleş. Yoksa unutursun nasıl biri olduğunu. Hayatın sana başkaları tarafından yansıtılmayan bir aslı var. Onu dinle, deniz kabuğu dinler gibi. Yalnızlığını kimseye verme.
Yalnızlığın hariç her şeyi paylaş. Çünkü reklamda dediği gibi, ‘hayat paylaşınca güzel’.
Her gün şükret. Teşekkürü dualarından asla eksik etme. Teşekkür kadar insana iyi gelen şey yoktur. Bir şey istemekten, dilemekten bile iyidir. Sıcacık yapar ruhunu. ‘Bendeki bana yeter, hatta artar bile’ dünyanın en güzel felsefesidir.
Birinden bir şey isteme. Onun yerine birine bir şey ver. Bak neler olacak seyret sonra.
Karanlık günler olacak. Düşeceksin de. Yaralar da açılacak. O zamanlarda şunu unutma: Tünel bitecek. Kalkacaksın da. Kabuk da bağlayacaksın.
Sevdiklerine bıkıp usanmadan, seni seviyorum, seni çok seviyorum de. Hatta sen ne yaparsan yap, kim olursan ol çok seveceğim de.
Korkmaktan korkma. Ödün bile kopsun. Sonra kapa gözünü bas karanlığına. Belki biri bir taş döşemiştir kim bilir.
Böbürlenme. Kibirlenme. Köpürme.
Abart. Çoğalt. Parlat.
Her gün, bir yazar tarafından hayatının hikayelendirildiğini düşün ve dinle. Böyle bir kahraman olmak ister miydin?
İstiyorsan başarıyorsun. Ne mutlu sana.


Nil Karaibrahimgil şarkılarının kendine has oluşunu beğenirim. Yukarıdaki  yazı  yazmış olduğu " Kelebeğin Hayat Sırları "  kitabından bir bölüm. Bu yazısını seslendirmişti ayrıca. TIKTIK   
Ara sıra yazıyı tekrar okumak şimdiki yaşımdaki bana iyi geliyor.

Perşembe, Eylül 28, 2023

Pul koleksiyonu



 

"Beni hep sev, çünkü bazen kıskançlık duyuyorum ve senin bir başkasından hoşlanacağını düşünüyorum, çünkü pek çok erkeği kendimden daha yakışıklı ve hoş buluyorum. Ama sen bunları görmemelisin ve benim en iyisi olduğumu varsaymalısın. Çünkü seni korkunç seviyorum ve senden başka hiçbir şeyden hoşlanmıyorum ."

Goethe'den Christiane Vulpius'a

Perşembe, Ağustos 24, 2023

Kanıksamak

 Kanıksamak : Çok tekrarlanmak sebebiyle etkilenmez olmak, alışmak. 

                        Bıkkınlık getirmek, usanmak . ( T.D.K )

Ne çok şeyi hiç farkında olmadan kanıksar olduk. Gözlerimiz önünden her gün yüzlerce fotoğraf geçiyor, kulaklarımız onlarca haber dinliyor. Ve bu arada kanıksıyoruz işte bir çok şeyi. Hele haberleri izliyorsanız, bir haber içinde aynı fotoğrafı onlarca kez ve aynı cümleyi en az 15 kez tekrarlıyorlar. (saydım) Nasıl kanıksamazsın bu durumda ? Öldürmeyi de kanıksattılar diye düşünüyorum hep. Bu yüzden de kendi paylaşımlarım iyi şeyler üzerine olsun diye özen gösteriyorum. Dışarıdan bakınca lay lay lomcu olarak görünsem de , kendi doğrumu yapmaktan hoşlanıyorum. 
Eskiden ibadet de kabahatte gizli yapılırdı. Şimdi her şey aleni olduğu gibi, hiç tanımadığın insanların yorumuna da açık. Dolayısı ile kendi doğru bildiğini bile ağız tadı ile yaşayamıyorsun. Kötülük fışkırıyor klavyelerden. Benim düşündüğüm gibi düşünmüyorsan , yandı  gülüm keten helva. Nefret sözleri ile sarıp sarmalanıyorsun hemen. Fikir beyan etmiyorsan , yorumcular seni fikri bir kalıba sokuyor. Cümlelerinde hiç "falanca parti"  yok, bu kesin "filanca parti" ci gibi. Kurduğun cümleler  bir ipucu oluyor bilirkişi yorumcu için. Senin hiç düşünmediğin şeyler onların kafasında seni oluşturuyor. 

Ben sıkılırım kalıplardan, kalıba sokulmaktan. Beni böyle sev seveceksen, olduğum gibi göreceksen. 

İnternet ortamında yalan yanlış bir sürü fotoğraf dolaşıyor. Bir başka ülkedeki haber bizde olmuş gibi yayınlanıyor. İnsanları çıkmaza sürüklemek, ve birbirine düşürmek için ellerinden geleni yapıyor birileri. Okuduğunuz ve gördüğünüz şeyleri araştırmadan inanmayın ve paylaşmayın ne olur. Gençlerimizin, olan umudunu da bu yalan haberlerle yok etmeyin. Ümit bitmez. Ümitsizlik iyi değildir. İnsanı yapacaklarını yapmaktan alıkoyar.  

Evet , ümitliyim ben. Gün gelecek her şey iyi olacak. 

Paylaşımlarda güzelliklerden, iyi şeylerden bahsetsek. Tüm kötülüklere inat. Kanıksamaz mıyız yeniden iyiliği, güzelliği. Ya da bitkiler gibi hiçbir şeye zarar vermeden yaşayabilir miyiz.? "İnsan aslında bitki olmalı " dizesinden yola çıkarak Vejetaryen  adlı kitabı yazmış Han Kang.  Roman et yemeyerek insanlığın yarattığı  şiddeti yenebileceğini düşünen bir kadını anlatıyor. Sadece su içerek bitkiye dönüşmeyi düşünen bir kadın. Kimse sevmiyor şiddeti ama şiddet hayatımızın merkezinde şimdilerde. 

Kanıksamak mümkün yeniden iyi şeyleri. 
Yayalım iyiliği.




.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...