Pazartesi, Şubat 23, 2015

Ondan Bundan Şundan

Oscar ödülleri sonunda belli oldu. Bir kaç filmi izleme şansım oldu ama kazananı henüz izlemedim. Onu da izlemek farz oldu. Peki  Oscar'ı kim kazandı ? Birdman 4 dalda oscar alarak ipi göğüsledi. İşte liste.


EN İYİ FİLM
Birdman (Alejandro González Iñárritu)
EN İYİ YÖNETMEN
Alejandro González Iñárritu (Birdman)
EN İYİ ERKEK OYUNCU
Eddie Redmayne (The Theory of Everything)
EN İYİ KADIN OYUNCU
Julianne Moore (Still Alice)
EN İYİ ÖZGÜN SENARYO
Birdman

EN İYİ YARDIMCI ERKEK OYUNCU
J.K. Simmons (Whiplash)

EN İYİ YARDIMCI KADIN OYUNCU
Patricia Arquette (Boyhood)

EN İYİ ORJİNAL FİLM MÜZİĞİ
Glory (Selma)

EN İYİ ORİJİNAL ŞARKI
The Grand Budapest Hotel (Alexandre Desplat)

EN İYİ KOSTÜM TASARIMI
The Grand Budapest Hotel (Milena Canonero)

EN İYİ MAKYAJ VE SAÇ
The Grand Budapest Hotel (Frances Hannon ve Mark Coulier)

EN İYİ KURGU
Wiplash (Tom Cross)

YABANCI DİLDE EN İYİ FİLM
Ida (POLONYA)

EN İYİ ANİMASYON
Bir Hero

EN İYİ BELGESEL
CitizenFour

EN İYİ GÖRÜNTÜ YÖNETMENİ
Birdman (Emmanuel Lubezki)

EN İYİ KISA FİLM
The Phone Call (Mat Kirkby, James Lucas)

EN İYİ KISA BELGESEL
Crisis Hotline: Veterans Press 1 (Ellen Goosenberg Kent ve Dana Perry)

EN İYİ SES KURGUSU
American Sniper

EN İYİ SES MİKSAJI
Whiplash
EN İYİ UYARLAMA SENARYO
Graham Moore, "The Imitation Game"
Hayırlı uğurlu olsun. Haydi yeni oscarlara bakalım. Tüketim toplumuyuz ya, bunu da tüketiverdik bir gecede.
Burada
Sürücüsü olmayan bir taksi hayal edebilir misiniz ? Ben cümleyi okuduğumda bile hayal edemedim ama hayal eden birileri var. Yazılım geliştirici, eski bir google teknisyeni  olan Mike Hearn hayal ediyor ve uzmanlar 20 yıl içinde bunun gerçekleşebileceğini söylüyor. Ben göremem sanırım ama görecek yeni nesillere selam olsun.  TIKTIK 

Orada saat kaç, hava kaç derece gibi şeyleri merak ettiğiniz bir yer varsa dünyada, anında bu bilgilere ulaşmanızı sağlayacak bir web sayfası size. TIKTIK 

Gülmek her derde deva. Yapılan çalışmalar, gülmenin hastalıklara iyi geldiğini ortaya çıkarıyor her seferinde.  Kalp, tansiyon, şeker, depresyon  dahil bir çok şeye iyi geliyor gülmek. Peki yeterli sayıda gülebiliyor muyuz ? Bu hayat şartlarında, bu gündemlerle gülmek yerine bol bol ağlıyoruz. Bebekler günde 300 kez gülüyormuş, erişkin bir insan ise üç yada beş kez. Güldüğümüz zaman vücudumuz endorfin salgılıyor, ki bu da mutluluk hormonu anlamına geliyor. Bu hormonu dışarıdan almak mümkün değil, vücut kendisi üretiyor. Vücutta endorfin salgılandığı zaman, tüm damarlar genişliyor, tansiyon düzenleniyor, ve kalpteki ritm bozukluğu azalıyor. O zaman ne yapıyoruz, bir miktar endorfin salgılamak için ,  İki Kum Tanesi facebook sayfasını ziyaret ediyoruz. Hatta sayfayı beğeniyoruz, takibe alıyoruz ki, sık sık gülüp mutluluk hormonumuzu artıralım TIKTIK 

Güzel, pırıl pırıl, tertemiz, huzurlu, mutlu, sağlıklı bir hafta diliyorum hepimize. Ve vakti bol olanların oyalanması için üç  dergi linki ile noktalıyorum yazımı. 


Pazar, Şubat 22, 2015

Pazar şarkısı

Pinterest
Pazar; geç kahvaltı, dergilere, kitaplara gömülmek, müzik, huzur, keyif, neşe, sevgi,bol uyku,belki biraz temiz hava, yürüyüş, belki fotodaki gibi bir sepet hazırlayıp, sıkıca giyinip, açık havada termostaki sıcacık çayı yudumlamak... Tamam tamam benim hayallerim bitmez, sizi kendi hayalinizle baş başa bırakıyorum bu noktada.

Müzik ; candır,aşktır,keyiftir, hüzündür,ayrılıktır,coşkudur,neşedir,mutluluktur. Kısacası her şeydir.
O zaman dinleyelim.


Oblivion'u birde kanun, ney, piyano ve akordeon eşliğinde dinleyin istedim.
Kanun : Tahir Aydoğdu
Ney: Bilgin Canaz 
Piyano,Akordeon : Hakan Ali Toker

Bonus olarak da Bilgin Canaz bestesi ve benim çok sevdiğim Meleklerin Hüznü 

Sevgiyle güne merhaba diyor ve bu günü sevdiğim her şey için yaşıyorum..



Çarşamba, Şubat 18, 2015

Kuzine

Geçen  hafta Gölbaşı'nda bir hırdavatçıda kuzine görünce, alıp bahçeye götüresim geldi. Bir de anneannem geldi aklıma. Kuzine üstünde kızarttığı ekmekler, alt gözünde pişirdiği patatesler, üzerindeki güğümlerde kaynayan, ısınan sular geldi. Kuzinenin üstündeki minik yuvarlak kapağı açıp, yanan ateşe bakmayı çok severdim. Hey gidi çocukluğum...

Şöminede güzel olur evde, odun sobası da. Halamın evinde vardı bir odada odun sobası. Üşümeyelim diye bol bol odun atardı halacım. Sabaha kadar çıtırdardı odunlar sobada. Sıcacık yapardı uyuduğumuz odayı. Hey gidi çocukluğum ...

Dekorasyon başlığına gelecek olursak. Şimdilerde evde yakılabilecek şömineler ve sobalar çok modernize olmuş. Bakalım mı beraber.








Ve son olarak bu cam önüne bayıldım.Tam benlik. Üstelikte bugün feci şekilde nezleyim ve kitabımı alıp şu cam önünde okurken uyuklamak en büyük hayalim oldu. Tüm bunlara rağmen , hiçbiri bende kuzine tadı, sıcaklığı uyandırmadı. Belki eski günler, yaşananların güzelliği etkendir bunda.



** Kaynaklar
http://www.appliancist.com/
http://www.trendir.com/
http://www.expressen.se

Pazar, Şubat 15, 2015

Pazar şarkısı

Dolunay Obruk; grafik tasarımcı, söz yazarı,besteci ve caz yorumcusu. Kendini bu sözlerle anlatmaya başlamış web sitesinin ben kimim sayfasında. Bu sabah ne paylaşsam  acaba diye düşünürken karşıma çıktı. Ben de ilk kez dinledim kendisini. Caz sevdiğim için sanırım hoşuma gitti. Söz ve müziklerini kendi yazdığı şarkılarını seslendiriyor.

Ben de ilk kez dinlediğim  için bir fikir sahibi değilim. Birlikte dinleyip tanıyalım isterseniz.

İstanbul Kafası  Güzel bir klibi var, şarkıda hoşuma gitti benim.

Alıştırıyorum      

Aşık Olmak İstemem   Tango. Bu da demek oluyor ki her zamanki gibi sevdiklerimizle dans etmeden bitirmiyoruz bugünü.

Sıkıca sarılın hâlâ yanınızda olan sevdiklerinize. Küsseniz barışın, barışıksanız daha bir sıkı sarılın. Mutlu olun.

Cumartesi, Şubat 14, 2015

Benim mekanlarım

En sevdiğim, sık sık uğradığım mekanlardan biriside Zeynel Çilli. Huzur bulduğum yerlerdendir. Favorim Tunus caddesindeki mekanı. Bahçesi olduğu için belkide , orayı çok seviyorum. Buranın müşterileri her daim farklıdır. Son derece kibar, özenli giyinmiş, orta yaş üstü hanımlar ve beyler gelir ki, bayılıyorum onlara. Onlara bakınca zaman içinde yolculuk yaparım hep.


Her zaman Tunalı şubesine gidemiyorum. Bu yüzden mahallemizde olanı  tercih ediyorum. Yani Simon Bolivar şube benim mekanım. Dekorasyonunu, yemeklerini, kahvesini, damla sakızlı su ikramını, tatlılarını, duvardaki tablolarını, raftaki dergilerini, kısacası her şeyini beğendiğim bir yer.



En çok sevdiğim yemeği tavuk şiş, kaşarlı tavuk köfte. En sevdiğim tatlısı tavuk göğsü kazandibi, lezzet sefası. Salataları da doyurucu ve leziz. Gün içinde yürüyüşümü yapıp, kendime mis gibi kokan çiçekler alıp eve dönerken uğrayıp, bir sade kahve eşliğinde dergimi okuyup dinlenmeyi sevdiğim yer. 

Sonrasında , kendime özel olarak ayırdığım bu zamanın bana kattığı keyifle eve dönüp, hayata kaldığım yerden devam ediyorum. Kahve ritüellerim benim kendime ayırdığım, ruhumu doyurduğum zamanlar. Kesinlikle tavsiye ederim. O kısacık sürede dinlendiğinizi göreceksiniz.


Uğrayın derim Zeynel'lerden herhangi birine. Bir kahvesini için en azından, kulaklarımı çınlatarak.

Çarşamba, Şubat 11, 2015

Benim mekanlarım



Aynen bugün gibi karlı, çok karlı bir gündü. Babam yine aynı bugünkü gibi , işe gitmemiş, iş yerini tatil etmişti. Hem yürüyüş yapmak, hemde fotoğraf çekmek için dışarı çıkmıştım. Eve dönerken  Coccinella' ya uğrayıp çayın yanında yemek için pasta almıştım. Eve gelince çay demledim. Annem, babam ve ben huzur ve mutluluk içinde, camdan karın yağışını izleyerek çayımızı içmiştik. Bu fotoğrafı da o anın mutluluğunu sabitlemek için çekmiştim yıllar önce.


Evet benim mekanlarımdan biride Coccinella. Yürüyüş yolum üzerinde. Geçerken oturup bir kahve ya da çay içtiğim. Pastalarına aşık olduğum mekan. Mini Alman pastaları mı desem, tatlı tuzlu kurabiyeleri mi desem, hangisi anlatsam. Her yerde bulamayacağınız pasta ve lezzet çeşitliliği.


Mekan küçük ama şirindir. Öğleyin yemek servisi de var. Ama tam yemek demeyelim de "yemek niyetine" demiş onlar bizde öyle diyelim. Yani hafif atıştırmalıklar.


Rustik sandalyelerine, beyaz masa örtülerine bayılıyorum. Camekanlı kısımda oturup kar yağarken kahve içmek apayrı bir keyif. Bugün bu tercihi kullanacağım. Çok güzel kar yağıyor çünkü. Nerede burası derseniz TIKTIK



Yaş pastada üstüne yer tanımam. Hangisini tatsam süperdi. Mesela  armutlu karamelli bir pastasını aldım, aman allah bu kadar mı leziz olur. Geçenlerde arkadaşlarla sabah kahvesine gitmiştik. Kahvemiz bu fincanlarla geldi. Çok sevdik biz bu fincanları. Servisleri de çok şık anlayacağınız. Ne yiyeceğimize karar vermemiz çok zaman alacaktı ki, kendimizi Lale'nin önerilerine emanet ettik. Lale; coccinella'nın güler yüzlü , tatlı mı tatlı görevlisi. Bize şahane lezzetlerden bir tabak hazırladı. Ayıla bayıla yiyip, hoş sohbetler eşliğinde, kahvemizi içip mutlu mesut evimize döndü.

Bir gün uğrayın mutlaka derim. Kulağımı çınlatmayı unutmayın tabii.


Salı, Şubat 10, 2015

Benim mekanlarım

"Bir şeyi çok isteyince olmaz" sözünü çok kez doğrulamış biriyim. Adana'ya gidip kebap yemeyi çok istiyordum. Gerçek oldu bu isteğim geçtiğimiz yıllarda. Keyifli bir yolculukla güzelim  Toros'ları geçip Adana'ya ulaştık. Adana'da kuzenlerim var, sağ olsunlar bizi Adana'nın en iyi kebapçısına götürdüler. Buraya kadar her şey çok güzel. Kebaplar geldi, ben o anda bir fenalaştım. bir uyku bastı, bir tuhaf haller, kimseye bir şey demiyorum keyif kaçmasın diye, önümde kebap bana bakıyor ben yiyemiyorum, bayılcam. Başımı ellerimin arasına aldım masaya dayandım,kendimden geçtim resmen. Sonra biraz açıldım, kebabı yedim ama ne tat aldım, ne bişi anladım yediğimden. "Füsun bu sana bunu bir kez daha kenara not al, bir şeyi çok isteme" dedim kendim , kendime.

Adana kebap yemek için Adana'ya gidemeyince Adana sofrasına gidiyorum bende. Bana göre Ankara'nın en iyi Adana kebabını yapan yer. 1984 yılından beri hizmette. Geçmiş yıllarda işyerime çok yakın olduğu için Necatibey şubesinde yiyordum ama artık emekliyim ve eve yakın olanını tercih ediyorum. Çankaya/ Yıldız şubesine gidiyorum. Menüde sadece Adana yok, farklı şeyler var. Ben tırnak pide ile Adana kebap servis edilmesini talep ediyorum. Normalde  lavaşla servis ediyorlar.


Lezzeti güzel, sunumu güzel, doyurucu, fiyatı normal,  garsonlar iyi, ilgi gayet kıvamında, tuvaletler temiz. Mekan daha şık olabilir. Masa örtüleri beyaz olmalı ama maalesef tüylü kadife gibi bir şey. Çok ışıklı bir masada oturuyorduk ve havada masa örtüsünün tüyleri uçuşuyordu. En kısa zamanda kendilerini bu hususta uyaracağım. Beğendiğim şeyleri de , beğenmediklerimi de işletmelere bildiririm ben. Ailede bu durumum pek hoş karşılanmasa da, gerekli olduğunu düşünüyorum. 


Tatlı olarak künefe yiyorum sevdiğim için. Ama künefesi için çok başarılı  diyemeyeceğim. Bir de fıstıklı kadayıfı var. Onu denemedim hiç. Belki o daha güzeldir.

Henüz gitmemiş , denememiş olanınız varsa tavsiye ederim. Giderseniz  n'apıyorsunuz, yerken kulaklarımı çınlatıryorsunuz. Afiyetler olsun.

***ANILARIN AYAK İZİ

Pazartesi, Şubat 09, 2015

Benim mekanlarım



Hayatı dar bir  alanda geçiriyorum, bunu fark ettim bugünkü  yazıyı hazırlamaya  başladığım an. Oturduğum mesken civarındaki yerlerde dolaşıyorum hep.( Aman tanrım, şu anda kapımızın önünden sesi sonuna kadar açılmış  "yuh yuh " şarkısı çalan bir parti otobüsü geçiyor. N'olur bana,  seçim propagandaları başladı falan demeyin. )Tembelim derken bu da dahil işte. Bildiğim ve sevdiğim bir kaç mekan dışında , gidip başka yerler keşfedeyim demiyorum. Mutsuz muyum ? Hayır değilim. Yetiyor bana bu sevdiğim yerler. Nerede olursam olayım, yanımdaki insanlar ve onlarla hoş sohbetler eşliğinde  mutlu dakikalar geçirmek önemli.

Sabah kahvelerimi 365 NewCastle'da içmeyi seviyorum. Nedense çok huzur veriyor oranın ortamı bana. Sırrı nedir bilmiyorum. Dekorunu çok beğeniyorum, belki ondandır. Tek başıma isem, dergimi, kitabımı okuyup, bir sade kahvemi yudumlarken, fondaki müziğe kulak vermek rahatlatıyor  beni. Birde her istediğinizi bulabileceğiniz bir mekan olması rahatlık. Sabah kahvenizi içtiniz, derginizi okudunuz, öğlen yaklaştı, acıkmaya başladınız. Menü geniş. Lezzet derseniz, herkesin damak zevki ayrıdır. O yüzden deneyip karar vermek gerek burada. Pizzasını beğenmiştim ben mesela. Ve yemek yemek için değil daha çok kahve için uğradığımdan, bu konuda fikir beyan edemeyeceğim detaylı olarak.  

Akşam 365'de alışverişinizi yaptınız arkadaşlarla birer kadeh içki  içelim dediniz. Menü geniş. Yaz akşamları trafik gürültüsünden uzak, bahçesinde keyif şansınızda var. Otopark sorunu sıfır. Benim için tüm bunların yanında eve yakınlığı en büyük avantaj. Trafik derdi yok, beş dakikada hoppp evdeyim. E daha ne isterim.



Yemek bloggerlığı hevesinden sonra bu hafta da reklamcılığa başladım. Bakalım haftayı tamamlayabilecek miyim ? Yani reklamları izlediniz bir nevi ..Öneririm efendim. Gidin bir şeyler için kulaklarımı çınlatın. Keyfli kahveleriniz, güzel muhabbetleriniz olsun bu hafta. Tabii sevdikleriniz de her daim sizinle olsun. <3

****ANILARIN AYAK İZİ

Pazar, Şubat 08, 2015

Pazar şarkısı

Bugünkü şarkımız, benim gibi günün popüler şarkılarından sıkılmış olanlar için. 70 'li yıllara yolculuğumuz. Keyifle dinlemenizi dilerim.


TIKTIK


TIKTIK
TIKTIK
Fotoğrafların üzerine tıklarsanız,  fotoğrafların kaynağına ve beğeneceğinizi düşündüğüm bir siteye yönlendirileceksiniz. TIKTIK'lara tıklarsanız, müzikleri dinleyebilirsiniz. Komik oldu bu cümle ama olsun, gülmek şifadır ruha.

**Yeni blogumada uğrar üye olursanız mutlu olurum. ANILARIN AYAK İZİ

Cumartesi, Şubat 07, 2015

Çuha çiçeği bakımı




An itibari ile yemek blogger'lığından istifa ediyorum. Ve bu işi yapan arkadaşlarımı bir kez daha tebrik ediyorum. Dışarıda tam bir bahar havası var. Balkonumdaki hercai menekşeler gülümsemeye başladılar. Bilmiyorlar ki bu hafta soğuklar yeniden geri dönecek, belki yine karlar altında kalacaklar. Dün Koçtaş'tan çuha çiçekleri aldım ve menekşelere arkadaşlık yapsınlar diye balkondaki boş saksıya yerleştirdim. Şimdi tek endişem havalar yeniden soğuyunca çuhalarım bundan etkilenecek mi ? Bahçede donmadan kalabiliyor ama balkonda saksıda duracak mı acaba ? Çünkü benim balkon bir hayli soğuk oluyor. Daha önceki yıllarda da dikmiştim bir şey olmamıştı. Kısmet.


Çuha çiçeği ve bakımı (Primula Vulgaris) 

Park , bahçe ve balkonlar için uygun bir bitkidir. Ev içinde yaşaması zor. Serin (24 dereceden az ) , havadar ve güneş alan  bir yerde olursa ev içinde yaşama şansı olabilir. 

Yarı gölge yerleri sever. Kışın çiçek açar, Haziran sonuna kadar çiçekte kalır. Bahçede _ 35 derece soğukluğa kadar dayanabilir. 

Yazın dinlenmeye geçer. Bu dönemde güneş almayan, kuzey yada kuzey doğu bir yere alıp , toprak yarıdan fazla kuruyunca sulamak gerekmektedir. Yazın direk güneş alan bir yerde yaşaması mümkün değildir. Bitkiyi kaybedersiniz. 

Çok yıllık bir bitkidir ve kendi kendine çoğalır. Yanlarından verdiği yavruları ayırıp dikerseniz bir sürü çuha çiçeğiniz olur. Eylül ayında, bitkiyi  saksıdan alıp , gelişmiş yavruları kökten ayırmak sureti ile yapabilirsiniz bu işlemi. 

Sulamasını öğle saatlerinde yaparsanız daha iyi olur. Akşam sulamalarında bitkide su tanecikleri kalacağından, külleme olabilir. Hastalıklarından biri de yaprak bitidir. Böyle bir şeyle karşılaşırsanız ilaçlama yapmanız gerekecek. 



Çok neşeli çiçeklerdendir. Ruhunuza keyif katar. Kendine has bir kokusu vardır. İyice yaklaşıp koklarsanız hissedebilirsiniz. Yaklaşmışken bir de öpücük konduruverin. Herkesin olduğu gibi onunda sevildiğini bilmeye ihtiyacı var. <3

*yeni blogum Anıların Ayak İzi için TIKLAYINIZ

Cuma, Şubat 06, 2015

Karnıyarık

Foto : Füsun T.

Güzel yaptığım söylenen yemeklerden biriside karnıyarık. En kolay yemeklerden biri gibi gelir bana her zaman.. O zaman başlayalım tarifi vermeye hemen. Tabii yine ilk kez karnıyarık yapacaklara uygun detay bir tarif olacak . Uzun uzun yazacağım ama korkmayın gerçekten yapımı kolay. 

5 adet patlıcan  Patlıcanı alırken  orta boy ve düzgün olanlarını seçmeye dikkat ediyoruz.
250 gram kıyma           
4 adet sivri biber yada köy biberi  iki tanesi içine iki tanesi süslemeye
1 büyük kuru soğan
2 orta boy domates veya 1 yemek kaşığı dolusu domates salçası
Maydonoz
Karabiber
Tuz

İlk olarak bir teflon tavaya kıymamızı koyuyor ve bir çay bardağı kadar su ilave edip güzelce pişiriyoruz. Kıyma suyunu çekince, içine ince doğranmış kuru soğanı ve küçük doğranmış 2 adet biberi ilave ediyoruz. Yağ koymuyoruz, çünkü patlıcanlar kızaracak ve içine çekeceği yağ, yemek için kafi gelecek. Kıymaya da yağ koyarsak fazla yağlı olur. Bir tatlı kaşığı tuz ve bir çay kaşığı kadar karabiber ilave ediyoruz Soğanlar ve biberler ölünce , mevsim yaz ise bir orta boy domatesi küp küp doğrayıp ilave ediyoruz, mevsim kış ise bir yemek kaşığı dolusu salçamızı ilave ediyoruz. Bir iki dakika karıştırarak domateslerin ölmesini sağlıyoruz. Son olarak içine yarım demetten biraz az maydanozu ince ince doğruyoruz ve bir iki kere karıştırıyoruz. Ocağımızı kapatıyoruz. İç malzememiz hazır. 

Patlıcanları yıkıyor saplarını kesiyoruz. Saplarını kesmeden estetik bir servis yapmak istiyorsanız kalabilir. O zaman, sapı çok uzunsa birazını kesip kısaltacağız. Yıkadığımız patlıcanları temiz bir bez yada havlu kağıtla kuruluyoruz. Bunu yapmamız şart, çünkü patlıcanları kızartacağız. Eğer üzerinde su kalırsa yağa atınca su taneleri çatlamalara sebep olur, eliniz kolunuz yanar. Bir kızartma tavasına zeytinyağı koyuyoruz. Patlıcan kızarırken çok yağ çeken bir sebze, bu yüzden yağı bolca koyuyoruz. Kuruladığımız patlıcanları çizgili soyacağız. Ve patlıcanı tek bir yerden, iki ucunda yer kalacak şekilde,  boydan boya bıçakla yarıyoruz.  Bu yarma işleminde bıçak  patlıcanın altına geçmeyecek. Yani patlıcana bir cep açıyoruz, buraya kıymayı koyacağız sonra. Bu cep çizgisini önceden yapıp kızartıyoruz ki, pişince bize kolaylık olacak. Kızdırılmış yağa patlıcanlarımızı koyup, kızartma işlemi yapıyoruz. Yakmadan orta derece bir kızartma yapmaya dikkat ediyoruz. Kızaran patlıcanları açtığımız .cepler üste gelecek şekilde, fırına verebileceğimiz bir kaba alıyoruz. Elimize bir kaşık alıyor ve o çizginin içine kaşığı sokup cebi genişletiyoruz. Patlıcanların karnı yarılmış oluyor böylece. Bu yarıklara da hazırladığımız kıymalı içi bir kaşık yardımı ile dolduruyoruz. Bir adet domatesi halka şeklinde bölüyor ve patlıcanların üzerine koyuyor, onun üzerine de sivri biber koyuyoruz. 

Sıra pişirmeye geldi. Fırınımızı 200 derecede yakıyor, yemeğimize bir çay bardağı su ilave ediyor ve fırına veriyoruz. Suyunu tamamen çekince pişmiş oluyor. Dikkat edin yakmayın. Neticede bir çay bardağı su. 15 dk kadar bir sürede suyunu çekebilir. İçini ve dışını daha önce pişirme işleminden geçirmiş olduğumuz için, saatlerce pişmesi gerekmiyor zaten.

Foto: Füsun T.
Yanına pirinç pilavı ve cacık çok yakışır. Bu menüye birde salata ilave edip, misafirlerinizi ağırlayabilirsiniz. Bayılma garantili bir tarif verdim size. Bayılan misafirlerinizi bir sade kahve ile ayıltabilirsiniz. Afiyet olsun, şifa olsun.

Perşembe, Şubat 05, 2015

Muhallebi

Bu yemek tarifi işi bir hayli zormuş. Yemek bloggerlarının önünde saygıyla eğiliyorum bu yüzden. Bu haftayı yaptığım yemek tariflerine ayırmıştım. Çok şükür iki gün kaldı. Azimliyim onu da tamamlayıp, yemek macerasına son vereceğim.

Anneciğim çok çok lezzetli yemek yapardı. Bir gün aniden yemek yapmayı bıraktı ve işi bana devretti. Anadolu kültüründe "el vermek " diye bir şey vardır, annemde "elimi sana veriyorum " diyerek o leziz yemeklerini benimde yapabilmemi sağladı. Zaten çocukluğumdan beri onun yamaklığını yapmıştım. Tuzu ver, soğanı soy, maydanozu yıka, yağı erit vs,vbg.

Bazen,"kendim uydurdum bu tarifi" der bir şeyler yapardı. Bugünkü muhallebi tarifi içinde aynı şeyi söylerdi. Burada ben de bir şey söylemek istiyorum. ÇOK ÖZLEDİM



Malzemeler:

1 litre süt
1 su bardağı toz şeker
1 çay bardağından bir parmak az un

Yapılışı:
Toz şekeri, unu bir tencereye koyuyoruz. Çırpma teli ile karıştırıyoruz. Ocağın altını orta ateşte yakıyoruz. Sütümüzü yavaş yavaş ilave ediyor ve sürekli karıştırıyoruz. Kaynayana kadar karıştırarak pişiriyoruz, kaynadıktan sonra ara ara karıştırarak 5-10 dakika kadar daha pişirip ocağın altını kapatıyoruz.  Muhallebimiz hazır. 

Sunumu sizin zevkinize kalmış. İster sade tüketin, ister içine muz doğrayın, ister çilekle servis yapın, isterseniz üzerine ve içine bebe büsküvisi koyarak , yada oreo ile servis yapın. Tamamen zevke kalmış bir sunum. Mesela ben bir keresinde yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz gibi, üzerine yarım kesilmiş Trabzon hurması ile servis yaptım.




     
                              
                                                  Afiyetle yerken kulaklarımı çınlatınız. 

Çarşamba, Şubat 04, 2015

Sosyete Mantısı

Ne komik bir adı var di mi?  Bundan üç yıl öncede paylaşmışım bu tarifi. Neyse , tekrardan zarar gelmez diyelim bir kez daha paylaşalım. Bu haftayı yemek tariflerine ayırdık nasılsa. Bu tarif benim en sevdiklerimden.  Defterimin yıldızlı tariflerinden. Yapılışı son derece kolay, yemesi de son derece lezzetli, keyifli. 

250 gr. kıyma

1 adet kurusoğan

3 adet hazır yufka

2 yumurta

1 yemek kaşığı yoğurt

1 su bardağı süt

1 çay bardağından biraz az zeytinyağı

üzeri için :

1 yumurta sarısı

susam

çörek otu












Kıymayı az bir miktar su ile pişiriyoruz. Yufkalar bazen çok tuzlu olabiliyor, o yüzden kıymaya tuz koyarken yufkanın tuz  oranını göz önünde bulundurun. Kıyma suyunu çekince bir yemek kaşığı zeytinyağ, ve ince doğranmış kuru soğan ve birazcık karabiber ilave edip, soğanlar ölene kadar kavuruyoruz. Üç yufkamız olduğu için göz kararı üçe bölüyoruz ki, eşit dağılım olsun.





Süt, yoğurt, yağ ve yumurtayı bir kapta iyice karıştırıyoruz. Bu karışım 3 yufka için. Daha fazlası için adetleri artırmanız gerekir.
Bir yufkayı seriyoruz. Hazırladığımız karışımın üçte birlik  kısmını serdiğimiz yufkanın tamamına sürüyoruz. Çok ıslandı diye düşünmeyin öyle olacak çünkü. 


Yufkanın dairesel kenar kısmının tamamına ,ayırdığımız birinci parça kıymayı dağıtıyoruz. Bıçakla ,artı ( + ) şeklinde yufkayı dörde bölüyoruz. Kıymayı koyduğumuz kısımdan başlayarak birinci parçayı yuvarlayarak rulo yapıyoruz. Dört parçayı da  aynı şekilde yapacağız.


Bir ucundan başlayarak kendi etrafında döndürüyoruz. Böylece  gül şeklini  almış oluyor. Bu böreğin bir diğer adı da Gül Böreği. Üç yufkamızı da aynı işlemlerle hazırlıyoruz. toplam 12 adet böreğimiz oluyor.


Fırın tepsisine yağlı kağıt seriyor ve hazırladığımız börekleri tepsiye alıyoruz. Bir yumurtanın sarısını içine bir iki damla zeytinyağı koyarak karıştırıyoruz, fırça yardımı ile böreklerin üzerine sürüyoruz. Gül böreği olarak yiyecekseniz, üzerine susam ve çörek otu serpebilirsiniz. Sosyete mantısı olarak yiyecekseniz, susam ve çörek otuna gerek yok. Ama , çörek otu şifadır, bu yüzden ben her iki şekilde de çörek otu koyuyorum.


Börekler hazır. Şimdi sıra pişirmede. Önceden ısıtılmış 150 derece fırında, tepsiyi fırının orta rafına yerleştirerek,  altı üstü kızarana kadar pişiriyoruz. Ortalama 30 - 40 dakika kadar sürüyor pişme süresi.


Böreklerimiz pişti. Şimdi sıra işin sosyete kısmına geldi. Sarımsaklı yoğurt hazırlıyoruz. Bir tavada 2-3 yemek kaşığı tereyağını bir miktar zeytinyağı ile birlikte eritiyoruz. İçine bir yemek kaşığı dolusu salça ilave ediyoruz ve salçayı birazcık çeviriyoruz. İçine iki kaşık kadar su ilave edip karıştırıyor, altını kapatıyoruz. Böreklerin üzerine önce biraz sarımsaklı yoğurdu, sonra da arzuya göre salçamızı döküyoruz. Hepsinin üzerine bir tutam sumak, birazcık nane koyup afiyetle yiyoruz.


*** Uzun uzun anlattım ama yapılışı çok pratiktir. Bu kadar ince detay anlatma sebebimse hayatında ilk kez börek yapacaklar içindir. Yerken kulaklarımı çınlatınız..

Salı, Şubat 03, 2015

Ayva Tatlısı



Tatsız tuzsuz Brüksel lahanası için, onu yenilebilir hale getiren nefis bir tarif vermiştim dün. Bugün tatlı yiyelim tatlı konuşalım  günü. Bizim evde bir tatlı canavarı var. Her yemeğin üzerine mutlaka tatlı ister. Tatlı yoksa pekmez, o da yoksa reçel yemişliği vardır. Hurmaları, kuru kayısıları mutfaktan eksik olmaz. Böreği balla sever. Muhallebinin içine baklava koyar. Tüm bunları yaparken kontrolü de elden bırakmaz. Kısacası hepsini aşırıya kaçmadan tüketir. Dedemde tatlıyı çok severmiş, ramazanda bir kase tahin yermiş sahurda. Bir de baklavanın suyunu kaşıkla içtiğini anlatırlardı. Bugün evdeki tatlı canavarlarımız için ayva tatlısı tarifi paylaşacağım. 

Ayvalar ortadan bölününce, bir ayvadan iki porsiyon tatlı elde edeceğiz. Ayva adedimizi ve tarifi ona göre ayarlayacağız bunu unutmayalım. Ben iki adet ayva için tarif vereceğim. 

İki adet ayvayı güzelce yıkayalım. Bu işlemden sonra ayvadan çıkacak her şeyi bir köşeye ayıracağız. Çünkü pişme aşamasında ayvalara renk vermesi için kullanılacak. Kabuklarını soyup, yatay olarak iki eşit parçaya bölelim. Çekirdek yuvalarını temizleyelim. Ben bu işlem için fotoğrafını gördüğünüz aparatı kullanıyorum. Bu aslında kabak, dolma biber  oyacağı olarak satılıyor ama ben ayvaların çekirdekli kısmını da bununla çıkarıyorum, çok kolay oluyor. Bu işlemden sonra hafif kalıntılar , sert kısımlar olabilir çekirdek yuvasında, onuda bir bıçak yardımı ile alıp tertemiz yapacağız. 



Halka şeklinde ayvalarımız hazırlandı. Tencerenin dibine ayvanın kabuklarından  seriyoruz. Üzerine ayvaları yerleştiriyoruz. Ayvaların çekirdekli içlerini de aralara koyuyoruz.   2 su bardağı toz şekeri ayvaların üzerine döküyoruz. 8-10 tane karanfil atıyoruz. Bir adet çubuk tarçın koyuyoruz. 


1.5 su bardağına yakın su ilave ediyor, ocağın altını orta ateşte yakıyor, tencerenin kapağını kapatıyoruz. Su ayvaların yarı boyuna  kadar gelse yeterli oluyor. Ona göre ayarlamanızı öneririm.  Kaynamaya başlayınca ocağın altını en kısık duruma getiriyoruz. 1 saat sürebilir pişmesi. Ayvaya bağlı bu durum. O yüzden ara sıra çatalla ayvaları kontrol ediyorum ben. Ayvalar pişince tatlımız hazır. Ayvalar pişerken evi saran tarçın ve karanfil kokusu bu tatlının bonusu bana göre. 


Ayvalar pişince servis tabağına alıp, üzerine kaymağını koyuyoruz. Birazda şerbetinden üzerine döküp, afiyetle yiyoruz. Hafif ve çok kolay bir tatlı yapmış oluyoruz böylelikle. 


Ayvanın renginin  kırmızı olması için şeker boyası atılıyor. Biz sağlıklı beslenelim diyor ve aynı işlemi doğal yoldan yapıyoruz. Fotoğraflar daha önce yapmış olduğum tariften. O zaman ayvalardan çıkan kabuk ve çekirdeklerin ayvaya renk verdiğini bilmiyordum, sonradan öğrendim. Şimdi hep bu tarifi kullanıyorum. Varsın çok kırmızı olmasın , bize bu renkte yeter diyorum ben. Afiyet olsun.

.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...