Perşembe, Ekim 30, 2014

Termal


Latince adı Nymphaea, Türkçe adı Nilüfer. Bu yaz Yalova'nın Termal ilçesine gittiğimde çekmiştim bu fotoğrafları. Anılar var bende bir sürü. Sık sık beni ziyaret eden anılar. Yıllar yıllar önce Termal'de bir kaç gün kalıp sessizliğe ve Ağustos böceği seslerine doymuştuk ailece. Hiç esintinin olmadığı gecelerde balkonda otururken anneciğim çam ağaçlarının tepesine bakar, "ohh kıpırdadı çok şükür , esinti çıkacak " derdi. Biraz fazla ısınmış, ama ruhumuzu çok güzel dinlendirmiştik. Gecenin sessizliğinde binlerce Ağustos böceği aynı anda cırcır öterdi. İlk gün tuhaf ve birazda rahatsız edici sese, sonraki günler alışmıştık. Biz kaplıcadan faydalanmak için değil, sadece orman içinde kafa dinlemek için gitmiştik. 



Termal kaplıcaları ile ünlüdür. Gökçedere ve Üvezpınar köyleri arasındaki sıcak su kaynaklarından çıkan buhar nedeni ile yeraltı tanrısının burada yaşadığına inanılmış Roma devrinde . Suları şifalıdır. Samanlı dağlarının eteğindedir. Gözler yeşile doyar burada. Topraklarında ender görülen bitkiler yetişir. Ziyaret ederseniz ağaçların üzerinde bulunan künye plakalara bakın. Bitkiler hakkında bilgiler bulacaksınız. 


4000 yıl önce doğa olayları sonucu oluşan kaplıcalar, 2000 yıldır insanların şifa için geldikleri bir yer. Osmanlı zamanında, Bezm_i alem Valide Sultan romatizma ağrıları için kaplıcaya gelip, şifa bulunca , oğlu Sultan Abdülmecit eski hamamları onarmış, restore etmiş ve yeni tesisler yaptırmış .






İyi de etmiş. Dertlere deva hastalara şifa bir yer haline gelmiş. Turistik bir yer aynı zamanda. Özellikle Araplar tarafından çok tercih ediliyor. Termal'de bir sürü otel mevcut. Yaz aylarında Gökçedere köyünde pansiyonculuk da yapılıyor. Ve köy halkından çok Arap görüyorsunuz köyde.




Mide suyu, göz suyu ve ayak suyu önemli şifa suları. Şifalı sudan oluşan havuzu da romatizmal hastalıklara iyi gelir. İçilebilen suları, sindirim sistemi, böbrek hastalıkları,kadın hastalıkları, karaciğer ve safra kesesi rahatsızlıklarına iyi gelmektedir. Yaz günü o sıcak su havuzuna girince hamur gibi olur vücudunuz. Bi rahatlarsınız , yumuşacık olursunuz. 


Fotoğraf,  mide suyu çeşmesine ait. Su ılık, içmesi pek zevkli değil ama şifa olunca doldurup doldurup içiyor herkes. Abdülmecit tarafından canlandırılan halkın hizmetine sunulan Termal, Kurtuluş savaşı yıllarında kaderine terk edilir. Kimseler uğramaz olur. Termal'in bundan sonraki en büyük değişimi ise Ulu Önderimiz Atatürk'ümüzün 19 Ağustos 1929 da Termal'e gelmesi ile başlar. Termal'i çok beğenen Atatürk buraya bir köşk yaptırır. Köşk 38 günde tamamlanır. Mimarı Prof. Sedad Hakkı Eldem'dir. Cumhuriyet dönemi mimarisinin güzel örneklerinden biridir. Köşk döneminde kullanılan eşyaları ile müze haline getirilmiştir. Bu gittiğimde köşkün fotoğrafını çekmemiştim. Eski çektiğim fotoğrafları da bulamadım ne yazık ki. Fotoğraf görmek için TIK  Termal sağlık bakanlığı tarafından işletiliyormuş. Bu yıl gittiğimde her şeyi ve her yeri çok bakımsız buldum. Bi kahve içeriz demiştim ama bakımsızlıktan  kahve içecek bir yer de bulamadım açık havada.  Köşkün yanında bir çay bahçesi vardı, temiz güzel bir yerdi. Bir ümit oraya yöneldim ama ne yazık ki onu da kapatmışlar. Merkezdeki çay bahçesi ise çok pis göründü gözüme. Bir revizyon daha gerekiyor bence. 


Kafa dinlemeye gitmiştik demiştim ya yıllar yıllar önce. Daha sonraki yıllarda da her sene uğradık Termal'e. Çünkü yazlık evimize çok yakın. Anneciğim Nilüfer havuzunu çok severdi. Onun kenarındaki banklarda oturur Nilüferler'i seyrederken dondurma yerdik. Eski eski yıllarda çok güzel bir dondurmacı vardı orada. Kaymaklı dondurması şahaneydi. Ortancaları da çok güzledi Termal'in. Onlara da bayılırdı anacım.Yani bu nilüfer çiçeklerinin anısı var ya bende, bu yıl sırf o yüzden yine gittim. Dondurmacı artık yok ama çiçekler hala mevcut. Tabii  o günler yeniden yaşandı nilüfer çiçekleri önünde, gözler doldu, sonra biraz taştı. Sonra hayata geri dönüldü.



Çarşamba, Ekim 29, 2014

Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun




*Gençler! Cesaretimizi takviye ve devam ettiren sizsiniz. Siz almakta olduğunuz eğitim ve kültür ile, insanlık meziyetinin, vatan, fikir hürriyetinin en kıymetli sembolü olacaksınız. Ey yükselen yeni nesil! İstikbâl sizindir. Cumhuriyet'i biz kurduk; onu yükseltecek ve devam ettirecek sizsiniz.”

* Cumhuriyet fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre saygı duyarız.

* Benim naçiz vücudum nasıl olsa bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ebediyen yaşayacaktır.




Salı, Ekim 28, 2014

Sonbahar

Foto : Füsun T.


her sonbahar gelişinde 
sarı sarı yapraklarla
kuru dallar arasında 
sen gelirsin aklıma 

Pazartesi, Ekim 27, 2014

O Bu Şu

"O" benim Sezen Aksu'dan sonra en çok sevdiğim besteci ve yorumcu. Bir kaç şarkısı dışında hepsini  defalarca dinlerim. Bu aralar müzik setim arızalı, tembellikten gidip yaptıramadım, o yüzden ara verdim ama öncesinde gün boyu dinlediğim cd'ler Sıla'nın idi. Ve özlemişim ve bu müzik seti bu hafta tamire gitmeli ve Sıla, yeni albüm gelmeli artık. O her gün yeni bir şarkı bestelese ben dinlerim. O kadar yani. 

"Bazısı kendini düşünür, sadece kendi hayatını.
Bazısı kalbini keser, incitmeye korkar kendinden başkasını."

"Oluruna bırak, her neyse geçer
 Hayata zulmedip üzülmeye mi değer
 Oluruna bırak, her neyse geçer
 Gün doğsun hele bi', üzülmeye mi değer?"


"Senle ben sadeceyiz
 Nihayet arbedeyiz
 Üveysek; hiç konuşma.
 Ah benim deli goncam
 Ufku yetim, kara gecem
 Dengim benim, dengesizim "

"Ben üzülürüm,sonra düzelirim
 Kim bilir kapı çalar gelir aşk.
 Bırakmaz elimi yaşlanırız belki
 Umut değil mi ne ki yaşamak? "

 Öyle ya ; ümit değil mi, ne ki yaşamak ? Müzik seti yok diye müzikten mahrum kalmakta yok bu arada. Ara sıra YouTube'dan  dinliyorum elbette. Bu sabahta dinlemek için açınca sizinle de paylaşayım istedim. Şarkı değil paylaşacağım . Beyaz show'a katıldığında Beyazıt'ın Sıla'ya yaptığı komik sürprizi paylaşacağım. Gülümsetir belki sizi de. TIKTIK


"BU" teknolojik yeniliklere akıl sır ermiyor. Her gün yeni bir gelişme bir önce çıkanı saf dışı bırakacak nitelikte. Teknoloji birbirinden güzel imkanlar sundukça , insanlar evlerinde daha fazla zaman geçirmeye başlıyor. Çünkü evde sıkılıp , dışarı çıkıp bir şeyler yapma gereksinimi en aza iniyor. Yaş sınırı da kalmadı bu yenilikleri benimsemede. Herkesin kolayca anlayıp kullanabileceği hale geldi. Yeniliklerden biride sanal gerçeklik başlığı. Oculus Rift . Aslında yeni değil ama herkesin satın alabileceği bir fiyatla yakın zamanda yenilenmiş olarak piyasaya sürülecekmiş. Takıyorsunuz başınıza ve üç boyutlu görüntüyle baş başa kalıyorsunuz. Nerede kullanacağız kısmına gelince; bilgisayar oyunları en birinci kullanım alanı. Daha sonrası ise planlanmakta. Mesela arkadaşlarınızla bir parti düzenleyeceksiniz , herkes kendi evinde takacak sanal gerçeklik kitini başına ve anında üç boyutlu görüntü ile o ortamdaymış gibi , oturduğu yerden partiye katılacak. Hayırlı olsun vatana millete , ne diyim. Bende severim teknolojiyi ama çocukları ekran başına bağlamayı sevmiyorum. Parklarda, yeşilliklerde koşup oynasınlar istiyor yüreğim.

"ŞU" aralar telepatik gücümde bir azalma hissediyorum. Sizde de var mıdır bilmem ama benim telepatik bir gücüm olduğuna inanıyorum ben. Bazen korkutucu olabiliyor ama bazen de faydalı. En basit örneği; aklınızdan birisinin size çikolata aldığını geçiriyorsunuz ve bir bakıyorsunuz  gün içinde size çikolata gelivermiş. Bunun gibi yani. Düşünce okuma faslına ben henüz ulaşamadım ama bunu yapanların var olduğunu biliyorum. Bilim insanları insanların beynine herhangi bir kontrol çipi takmadan 8000 km uzaklıkta bulunan iki insan arasında doğrudan düşünce transferini gerçekleştirmiş. Hedef ; çok faydalı şeylere vesile olmak. Mesela düşünce gücü ile felçli bir hasta telepatik robot sayesinde istediği zaman su içebilecek. Yapılabilecek şeyler bununla sınırlı değil elbette. Telepatik güçle bilgisayar kullanmak vs,vbg alternatiflerle devam ediyor. Ve bir gün okullarda telepatik internet dili öğretileceğinden bahsediliyor. Söylemiş miydim, bu işlerle uğraşıp icatlar yapan insanlara bayılıyorum. İyi ki  varlar.


Pazar, Ekim 26, 2014

Sinir oluyorum


Yaklaşık altı aydır internet bağlantımla ilgili sorun yaşıyorum. İnternetimde bir baskı var, sayfalara ulaşmaya çalıştığımda o meşhur yuvarlak yavaş yavaş dönmeye başlıyor, dakikalarca dönüyor ve sonunda karşıma "bu web sayfası kullanılamıyor" mesajı çıkıyor. İnternete ulaşılamıyor. Bu durum gün içinde binlerce defa oluyor. Bir kaç deneme sonunda ancak ulaşabiliyorum sayfalara.  Tek denemediğim şey modemi değiştirmek oldu. Bir sürü şey denedim. TTNet'i defalarca aradım, hattınız normal görünüyor diyorlar, onlar bir sürü şey yaptırdılar. Modem şirketini aradım onlar da bir sürü şey yaptırdılar ama sonuç sıfır. Sabrımın son sınırlarında , modemi değiştirmek kaldı. Onu da değiştirdikten sonra sorunum hala çözülmezse internetimi kapatacağım. Böyle bir ilkellikle uğraşmaktansa , ilkel hayata geri dönerim daha iyi. Hiç değilse daha az sinirlenirim. Sorunun modem kaynaklı olmadığını da tahmin ediyorum. Çünkü bazı zamanlar kusursuz çalışıyor. Bilmiyorum ne olacak bu durum. TTNet eve gelip bakmıyor kolay kolay. Servis isteyeceğim bakalım yollayacaklar mı ? Bu durumu yaşayıp çözümleyen var mı ?

Kısacası ben  SİNİR OLUYORUM !!!!!!!!!!

Perşembe, Ekim 23, 2014

Dart Ödülleri


Sevgili Fulyanna, bana dart ödülü vermiş, Fulyacım ödülümü aldım baş köşeme koydum. Çok çok teşekkür ederim. Çok da mutlu oldum. Ödül alanların yapması gerekenler şu şekilde.

Sizi ödüllendiren blogun linkini paylaşmak
Ödülün fotoğrafını paylaşmak ve;
15 kişiyi ödüllendirmek

Ben ödül verdiklerimin listesini blog sayfamın yan sütununda yayınlayacağım. Lütfen listenin altındaki tümünü göster kısmına tıklayıp ekranda görünmeyen blogger arkadaşlarımı da ziyaret ediniz . Herkese sevgiler.

Dergi

Bi üzgün , bi gergin, bi sıkıntılı bi gün bugün. Daha doğrusu öyle başladı. Öyle gitmesin istiyorum mümkünse. Kendime bi uğraşlar bir şeyler bulmam lazım beni bana getirecek, yoksa ben bende değilim.

Dergi karıştırıyorum. BAKMAK İSTERSENİZ


**** DİPNOT: Bu yazıyı yayınladıktan sonra kopmamış takvim yapraklarını koparırken bi de ne göreyim, bugün DOLUNAY mış . Ahh benim dolunaylı başım, ah benim dünya telaşım :))) Sebep bulundu, dolunay çarpmış beni ...

Çarşamba, Ekim 22, 2014

Julia'ya sesleniş

Geçen gün size bahsettiğim "İyi hayat" adlı kitabın ön sözünde yer alır aşağıdaki dizeler.   İspanyol yazar José Agustin Goytisolo tarafından, kızı Julia'ya yazılmış. Aslında annesinin adı Julia. Fakat kötü bir şekilde annesi ölünce yazar derinden etkilenmiş ve  doğan kızına annesinin adını vermiş.
Yazarın kardeşi de çağdaş yazarlardan  Juan Goytisolo. Dilimize çevrilmiş kitapları var. Bir tanesi de Osmanlı'nın İstanbul'u. Bende de mevcut olan bir kitap. Okunası bir kitap aynı zamanda. Osmanlı'nın günlük hayatını farklı ve eleştirel bir yorumla yazmış.
Gelelim yazarımıza. Kızına;  "ve yarı yolda deme asla pes ediyorum, benden bu kadar. " diyen yazar , hayatı fazlasıyla özgürce ve hareketli  yaşamış. Fakat ne yazık ki , geçirdiği buhranlar sonucu 1999 da intihar ederek hayatına son vermiş. Bu da böyle bir çelişki ama hayat da böyle bir şey işte. Hiçbir şey  aynı kalmıyor.

Julia'ya Sesleniş

Geriye dönemezsin artık
çünkü hayat hep ileri savurur seni
tıpkı bitimsiz bir uluma gibi.

İnsana özgü neşeyle yaşamalı kızım
ağlayıp durmaktansa
çıkışsız bir duvara karşı.

Köşeye sıkışmış duyacaksın
yitik, kimsesiz duyacaksın kendini
belki hiç doğmamış olmayı dileyeceksin.

Ne diyeceklerinden kuşkum yok sana
bir anlamı olmadığını hayatın
uğursuz bir şey olduğunu söyleyecekler.

O zaman daima anımsa
bir gün seni düşünerek yazdıklarımı
tıpkı şimdi olduğu gibi.

Yalnız bir adam, bir kadın
nedir ki tek başına
bir toz zerresinden başka?

Oysa sana seslenirken ben
bu sözleri yazarken sana
diğer insanlar da var benim aklımda.

Yazgın sende başlayıp sende bitmiyor
geleceğin kendi hayatın
onurun herkesin onuru.

Direnmeni umuyor onlar
neşenle güç vermeni
karışmasını şarkının şarkılarına.

O zaman daima anımsa
bir gün seni düşünerek yazdıklarımı
tıpkı şimdi olduğu gibi.

Ne kendini kaptır, ne dışında kal
ve yarı yolda deme asla
pes ediyorum, benden bu kadar.

Hayat güzel, göreceksin
her şeye karşın nasıl da
seveceksin, dostların olacak.

Sonunda bir bakacaksın ki
iyisiyle kötüsüyle
tüm varlığın olmuş bu dünya.

Bağışla beni, sana başka
ne diyeceğimi bilmediğim için
ama anla lütfen, hala yoldayım ben de.

Ve daima, daima anımsa
bir gün seni düşünerek yazdıklarımı
tıpkı şimdi olduğu gibi.

José Agustin Goytisolo

Şiiri İspanyolca sözlerle dinlemek isterseniz. TIK . Ayrıca şiir , şarkı sözü olarak da kullanılmış. Şarkıyıda dinleyim derseniz Paco İbanez söylüyor. Bir TIK da onun için o zaman.



** İlk yayın tarihi 26 /08/ 2013 

Salı, Ekim 21, 2014

İkinci Üniversite



Sosyalleşmek insanın hayatına her zaman bir artı değer katmaktadır. Tozlarımdan silkinebilirsem , uzun süre ara verdiğim sosyal hayatıma geri dönmek hedefindeyim. İnziva nereye kadar değil mi ama. Bu tembelliğin sonu bir çok hastalıkla bana geri dönebilir zira. Bu sabah ki fikrim bu ama umarım istikrarlı olabilirim. Al işte bu kelime bile, hala tozlarımın altında uyumakta olduğumun bir belirtisi. 

Resim kurslarına bu yılda devam ediyorum. Allah'tan o kadarcık bir sosyalliğim hala mevcut. ve işte bu sosyalliğin artısı. Sınıfımızda torun torba sahibi şeker bir ablamız var. Ülkü abla. Bugünlerde çalıştığı kurumdan emekli olacak. Geçen ders bir sohbet esnasında, "emekli  oluyorum, bunca yıl çalışmış bir bayan olarak evde sıkılacağımı gayet iyi biliyorum, o yüzden ikinci üniversiteye yazıldım " dedi. Tebrik ettik ve üniversite sınavlarındaki başarısından dolayı da ayrıca takdir ettik. Yok dedi , sınava girmedim, Anadolu Üniversitesinin ikinci üniversitesine yazıldım. Böyle bir şeyin olduğunu ilk kez duydum. Benim gibi diğer arkadaşlarımda duymamış. Daha önce bir üniversite bitirmişseniz, sınavsız olarak, kendi bitirmiş olduğunuz bölüm dışında , başka bir bölüme kayıt olup okuyabiliyorsunuz. Ülkü abla kaydını sosyoloji bölümüne yaptırmış. Ben hemen kestirdim attım, bu yaştan sonra ben okuyamam  diye. Bu  sabahta o fikrimi acaba okuyabilir miyim diye değiştirdim. Açtım ikini üniversite internet sitesini araştırdım hangi bölümler var diye. İşte size liste. 

Açıköğretim Fakültesi (Önlisans)
  • Adalet
  • Bankacılık Ve Sigortacılık
  • Büro Yönetimi Ve Yönetici Asistanlığı
  • Çağrı Merkezi Hizmetleri
  • Dış Ticaret
  • Elektrik Enerjisi Üretim, İletim ve Dağıtımı ****
  • Emlak Ve Emlak Yönetimi
  • Ev İdaresi
  • Fotoğrafçılık ve Kameramanlık
  • Halkla İlişkiler ve Tanıtım
  • İlahiyat
  • İnsan Kaynakları Yönetimi
  • İşletme Yönetimi
  • Kültürel Miras Ve Turizm
  • Laborant ve Veteriner Sağlık *
  • Lojistik
  • Marka İletişimi
  • Medya ve İletişim
  • Menkul Kıymetler ve Sermaye Piyasası
  • Muhasebe ve Vergi Uygulamaları
  • Özel Güvenlik ve Koruma ***
  • Perakende Satış ve Mağaza Yönetimi
  • Radyo ve Televizyon Programcılığı
  • Sağlık Kurumları İşletmeciliği
  • Sosyal Hizmetler *
  • Spor Yönetimi
  • Tarım
  • Turizm ve Otel İşletmeciliği *
  • Turizm ve Seyahat Hizmetleri *
  • Yerel Yönetimler
Açıköğretim Fakültesi (Lisans)
  • Felsefe
  • Sosyoloji
  • Tarih
  • Türk Dili ve Edebiyatı
İşletme Fakültesi (Lisans)
  • İşletme
  • Konaklama İşletmeciliği**
İktisat Fakültesi (Lisans)
  • Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri       
  • İktisat
  • Kamu Yönetimi                
  • Maliye
  • Uluslararası İlişkiler
Felsefe, sosyoloji ve radyo-televizyon programcılığı cazip geldi. Okumanın yaşı yok demiş büyüklerimiz. Bunlardan birini okumak bana bir hedef olsun dedim bende. Bu yıl için kayıt süresi 17 Ekim'de  bitti. Biz yetişemedik ama gelecek yıl aynı fikirde kalırsam büyük ihtimalle radyo-televizyon programcılığı öğrencisi olurum.

Paylaşma nedenime gelince; bu güzel imkanı benim gibi bilmeyenlere duyurmak. Mutlaka çevrenizde değerlendirecek birileri olacaktır. Bu eğitim şartları sadece Anadolu Üniversitesi  ile sınırlı değil. Erzurum Atatürk üniversitesi ve İstanbul üniversitesinde de var.

Konu ile ilgili linkler

http://ikinciuniversite.anadolu.edu.tr/Default.html

http://atauzem.atauni.edu.tr/

http://auzef.istanbul.edu.tr/



Pazartesi, Ekim 20, 2014

Benim kahvelerim



Kahveyi annemle sevdim ben. İlk kahvemi de onunla içtim. Her öğlen dinlenirdi annem. Uyumasa da yatağına uzanır bir saat kadar yatardı. Zorunluluktu bu onun için. Kalkar kalkmaz da ilk iş mutfağa gider, kendine bir kahve yapar, camın önüne oturur, keyifle kahvesini yudumlardı. Sigara tiryakisi değildi ama bazen bir tane de sigara yakardı yanına. Çok şükür ki yıllarca birlikte kahveler içip, muhabbetler yaptık cam önünde.  Böyle böyle kahve tiryakisi oldum. Öyle keyifle içerdi ki kahveyi , tadını ala ala, o zevki de kapmıştım ondan. Bende keyifle içmeye başladım. Annem öldükten sonra kahveden keyif almaz oldum. Sebebini bir türlü çözemedim. Bu kadar sevdiğim keyifle içtiğim kahveyi şimdi neden aramaz olmuştum ? Belki de, onsuz kahvenin tadı da kalmamıştı, çok şeyin kalmadığı gibi. Annem gideli yaklaşık iki yıl oluyor. Biraz biraz kahveyle eski muhabbetime dönmeye başladım. Alışamıyorum ama yokluğunu kabullenmeyi yavaş yavaş öğreniyorum belki de.

Bu ağır mevzudan koparsak biraz. Kahve içmek ayı bir ritüeldir çok zaman benim için. Tad alsam da almasam da, özenle hazırlarım. Hem ortamı hem kahveyi.



Bahçemizde içilen kahveler birazcık daha keyif veriyor sanki. Evde yalnız pek keyifli değil hala. O yüzdende bol bol bahçeli kahve fotoğrafı çekmişim. Bahçede de farklı yerlerde içmeyi seviyorum. Gazanyaları izleyerek içince fotoğrafta çekiliyor zaten hemen.


Mahalle esnaflarını her zaman sevmiş ve desteklemişimdir kendimce. Bakkaldan alabileceğim şeyleri marketten almam genelde. Sizlere de öneririm destekleyin onları. Ufakta olsa alışverişlerinizi aksatmayın. Bu gördüğünüz şirin köpek mahallemizdeki kuaförün köpeği. Kuaförümüz bakkalın hemen yanında.  Biz güzel bir sohbet eşliğinde dükkan önünde kahvemizi yudumlarken, bu tatlı yaratık Çakıl'da kahvenin güzelliğini yalanarak tasdik etti. Dükkan önüne bir sandalye atıp sohbet etmekte ayrı bir mahalle kültürü ve keyfidir, geçmişten gelen. Güzeldir, kaybolmamalı.


Denize karşı içtiğim kahvelerde keyifliydi bir zamanlar. Bu kahvede annemi hatırlayarak içtiğim bir kahvedir. Boş boş denize bakıp, anılara daldığım bir anda , anı ölümsüzleştirmek için çekilmiş bir fotoğraftı.

Denize karşı içerken, yanında buz gibi bir su ve lokumda varsa keyif iki katına çıkar. Bu fotoğrafta gördüğünüz üzere getirirken dökmüşüm kahveyi .


Fala inanma falsız kalma deyip şimdilerde en çok yaptığım, telefondan indirdiğim bir programa fincanımın fotoğrafını gönderip fal baktırmak. Bazen çıkıyor demedi demeyin .


Kahve, resim yaparken arkadaşlık ederse de keyifli olur benim için. Artık resim çalışmaya başlasam iyi olacak. Bu tembel hal nereye kadar devam edebilir ki. Yeter artık.


Abla , yeğen ikilisi ile gezmelerde tozmalarda içilen kahve ile yapılan sohbetler meşhur ve keyiflidir benim dünyamda. İyi ki varlar. Bu foto geçen yıl 13 Şubatta çekilmiş. Hava o gün 15 derece imiş ve dışarıda içmişiz kahveyi. "Güzel günler göreceğiz çocuklar , neşeli günler göreceğiz " dediği gibi Nazım Hikmet'in, demek ki Şubat ayında ılık, güneşli günler görebileceğiz çocuklar. 



Mutfağa güneş gelmişse, kitaplar eşliğinde yudumlamak gibisi var mı ? Onun keyfide bambaşka. Helede sonbaharsa, ev soğuksa , güneş seni ısıtıyorsa, aldığın keyfi fotoğraflarsın hemen böyle . Bakınca içim ısındı desem. Kitaplar ve kahveye bu iyi ki  varsın notu.



Doğrudur, 40 yıl hatırı vardır bir fincan kahvenin. Çünkü; keyifle bir sohbet paylaşmışsanız , o "an"ı birlikte yaşayabilmişseniz , kahve arkadaşınızla , 40 yıl sürer onun hatırı. 40 yıl hatırlı dostlarıma sevgiler. 


Cumartesi, Ekim 18, 2014

Haftanın "EN"leri

Sally Hansen marka nude tonlardaki bu oje Elle dergisi tarafından seçilmiş. Ben de  haftanın en'i olarak aldım kabul ettim.


Gözlük numaralarım yine değişti. Eskiyen gözlüklerimin yerine yenisini almam da gerekiyordu. Hem çerçeve hem cam değiştirerek tarzımı da değiştirdim . Levı's marka gözlüklerle tanıştım. Yakın ve uzak olmak üzere iki Levi's gözlük sahibi oldum. Yakın gözlüğümü çok sevdim ama uzak gözlüğüm için hala tereddütteyim. Sanki yakışmadı gibi. Alışırım belki bakalım. Bir sürü modelini denedim hepsini de çok beğendim. Öneririm.  Bu sebeple benden haftanın "en"i olmaya hak kazandı .

foto
Tv izlemiyorum ama başladığı gün bir tesadüf izlediğim Med_Cezir adlı diziyi internetten hiç kaçırmadan takip ediyorum.Seyrettiğim tek dizi olan Med-Cezir'in bu iki oyuncusunu, son bölümüde izledikten sonra  bu haftanın "EN"leri arasına dahil ettim. Aybüke Pusat ve Barış Alpaykut. Çok yakışıklı ve çok güzel iki genç .Başarıları katlanarak ilerlesin.

Hayat Gibi

Hava soğudukça aklıma gelen bu şarkıyı zaten severdim. Ama bu ara çok çok sık dinliyorum. Dolayısı ile listeye dahil oldu hemen. Vardır tabii başka sebeplerde diyor ve şarkının sözleri ile sizi baş başa bırakıyorum  Toygar Işıklı söylüyor  TIKTIK 





















Geçtiğimiz günlerde Flormar'dan aldığım fondoten ve allık fırçalarını çok sevdim. Bu hafta onlarda "EN" listesinde yer aldı bu yüzden. Çok kullanışlı ve yumuşacıklar. Sıra diğer fırçalarda. E tabii maddi durum hepsini aynı anda almaya uymuyor. FLORMAR sitesinden inceleyebilirsiniz.

ZEYNEL ÇİLLİ


Tatlı yiyelim yazıyı tatlı ile bitirelim. Her daim Zeynel Çilli'den beslenen biri olarak, tavuk göğsü kazandibi benim için tüm zamanların "EN"i. Hala tadına bakmamış olanınız varsa, "mutlaka denemelisiniz" . Tabii ki kazandibi yemişsinizdir ama bu başka. Yerken kulaklarımı çınlatabilirsiniz .

Salı, Ekim 14, 2014

Paparazi

Ankara cemiyet hayatının  Mavi Anne lakaplı güzel gözlü blogger'ı , doğum gününü dostları ile birlikte kutladı. O kadar çok hediye ve kutlama mesajı aldı ki , ayakları yerden kesildi. İki kum tanesi olarak bende doğum gününü en iyi dileklerle kutluyor, sevgilerimi iletiyorum. Bu pastada benden ona gelsin.



Japonya'da yaşayan ve Yoshi Kato ile evli olan Sergül Kato Türkiye ziyaretinden güzel haberlerle ayrıldı. Şeker blogger Sergül, anne oluyor. Bebeğin cinsiyeti henüz belli değil. Ben erkek olacak ve Yoshi'ye benzeyecek tahmininde bulunuyorum.





Bir haberde İstanbul cemiyet hayatından. Gezgin blogger, çevirmen İmge Tan eşi ile birlikte hayalinin seyahatini gerçekleştirip Afrika'ya gitti. İnstagram hesabından takipçileri ile yürekleri  ağızlara getiren fotoğraflar paylaşan İmgeleme blogu sahibi , şimdi de Afrika anılarını blogunda kaleme alıyor. Biz ondan en kısa zamanda bir kitap bekliyoruz.



Geçtiğimiz günlerde İskoçya sokaklarında bisiklete binerken görüntülenen , bir deli anında yazmaya başlayan, bir deli anında yazmaktan vazgeçen Deli Anne yayınlarına kaldığı yerden devam etme kararı aldı. Çektiği fotoğrafları yazarlık kabiliyeti ile dile getirip konuşturan  Deli anne'den en kısa zamanda her ikisini birleştirdiği bir kitap gelecek hissine kapılıyorum. Hislerim doğrudur umarım. Ve işte onun çektiği harika fotoğraflardan bir tanesi.

Fotoğraf Deli Anne'ye aittir.

















Sanatın her dalına ve okumaya tutkun emekli öğretmen Leylak Dalı blog sahibi, Antalya film festivali etkinliklerine katıldı. Kendisi de çok güzel senaryolar yazacak ve eminim onun senaryolarını da film festivallerinde izleyeceğiz. Okuduğu kitapların sayısının, kitaplar  yan yana dizildiğinde Antalya _ Ankara arası tren yolunu kapladığı gibi bir söylenti ile dillerde dolaşan blogger'ın, o kadar kitabı nasıl okuduğu merak konusu. 



İstanbul cemiyet hayatının ünlü çifti geçtiğimiz yıllarda Datça'da yaşamaya karar vermişti. Tamamen  kendi zevklerine göre döşedikleri Sahildeki Ev'lerinde bugünlerde tadilat başlamış. Çiftin yapacağı yeniliklerin ne kadara mal  olacağı merak konusu. Öncelikle kolay gelsin diyor ,köpekleri Hera ile birlikte yenilenen evlerinde mutlu mesut yaşamalarını diliyoruz.





** bu yayın hoşgörünüze sığınılarak hazırlanmıştır :)

Pazartesi, Ekim 13, 2014

Çay saati




Kış bahçesinde masayı hazırladım sizler için. Buyrun sofraya . Hayali bile iç ısıtmaya yeter bence.





Çayınızı yudumlarken bir yandan da kitap okumak isteyebilirsiniz . Bugün D&R'a uğramıştım orada bir cd gördüm, Kitap okurken dinlenecekmiş. Adı da "kitap okurken müzik ".



Sizler için bir şarkı seçtim cd'den. Kitabınızda hazırsa şarkıyı dinlemek için TIKTIK
Kitap okumak istemiyorum, gündemden de uzaklaşayım biraz kafam dağılsın , bir dergi olsa da karıştırsam derseniz buyrun çevirin sayfaları. Keyfiniz bol, akşamınız güzel olsun. Kucak dolusu sevgiler. * Derginin üzerine bi kere tıklarsanız büyük halini görebilirsiniz .


Asık surat Maria

Maria idi adı, lakabı asık surat
Hiç yüzü gülmezdi, arkadaşları koymuştu böyle bir ad
Her şeye olumsuz bakar, negatif düşünürdü
Ne yaparsan yap, güldürmek ne mümkündü

Böyle geçti aylar, seneler
Maria'da değişiklik ne gezer
Bütün çabalar boşa gitti, fayda etmedi
Ne yazık ki Maria geldiği gibi gitti.

17 / Şubat / 2014 Yaşar T. **Şiir babama aittir

*İllüstrasyon temsilidir.

Pazar, Ekim 12, 2014

Avucumdaki kelebek

foto: Çiğdem Taylor
Biraz ahkâm kessem diyorum bugün. Sıklıkla yaptığım bir şey aslında ahkâm kesmek. Mesela desem ki , hayatımız kendi ellerimizde, nasıl istersek öyle şekillendirebiliriz. İyi bir gün geçirmek yada sıkıntıdan patlamak kendi elimizde. Mutlu olmak da aslında çok kolay. O da kendi seçimimiz. Sabah uyandığımızda karar verebiliriz, "bugün mutlu olayım" ya da "bugün çok mutsuz biri olayım" . Tamam da, "tam  mutlu oldum derken yıktın bütün dünyamı " dizeleri de boşa yazılmamış herhalde. Ya da tam mutsuz mutsuz gezerken  , "yüzümü güldürdün, başımı döndürdün, acımı dindirdin" durumları da olmuyor değil. Demek ki bir anda seçimlerimiz değişebiliyor. Zaten  kaderci bir yanım da var, ne olacak şimdi ?

Ziya Paşa  'nın dizeleri var bilir misiniz acaba. ? Babacığımın sık sık söylediği dizeler.
Allah intikâmını kul eliyle alır
İlm-i ledünni bilmeyen bunu kul yaptı sanır
Cümle alem hâlıkındır kul eliyle işlenir
Emri bâri olmayınca sanma bir çöp depreşir...

Yok yok, hiç bir şey elimizde değil. E ama kaderse her şey, mutluluk, mutsuzluk da dahil hiçbir şey  bizim elimizde değilse neye çabalıyoruz biz.?  Yalan dünya işte , çalış çabala sonrada bir gün ansızın bir başka boyuta geç. Öyle de böyle de geçecek hayat, bazen bazı şeyleri kendimiz yaptığımızı sanacağız, bazen kader diyeceğiz yaşayıp gideceğiz. Kanunu böyle bu dünyanın . Bir başka söz de var ki düşün dur.! Tam bir paradoks.
"İnsan tedbir alır, sebeplere yapışır, takdiri bilmez.  Kulun tedbiri ile takdir değişmez."
Gel çık işin içinden çıkabilirsen. Bir de kıssadan hisseler var biliyorsunuz, hayatımıza ışık tutan, bize ümit aşılayan, yol gösteren. Çok bilinen bir kıssadan hisse ama sevdiklerimden birisi. Bir kez daha okumak ve hatırlamaktan zarar gelmez. Onu paylaşacağım şimdi. Sonra da güne başlayacağım. Bugün umutlu olmayı seçmek istiyorum ben. Siz ?


Her zaman olduğu gibi, zamanın birinde iki tane kız kardeş varmış. Çok  akıllı ve bilgililermiş. . Etraflarındaki ve okuldaki bilgiler artık  onlara yetmez olmuş. Bir gün, anneleri onları dağdaki bilge adama götürmeye karar vermiş. Kızlar, bilge adamla karşılaşınca ona sorular sormaya başlamışlar. Bilge adam bütün soruları doğru yanıtlamış, kızlar çok sevinmişler ve annelerinden eğitimleri için bir süreliğine izin isteyerek bilge adamın yanında kalmışlar. Bilge adama sordukları soruların hepsinin yanıtı doğruymuş. Bir süre çok mutlu olmuşlar, ama sonra sıkılmaya başlamışlar. 
-“Bilgenin bilemeyeceği bir soru bulmamız lazım” diye düşünmüşler. 
 Kızlardan biri bir gün
 -“Buldum!” diye sevinmiş.
 -“İki elimin arasına bir kelebek koyacağım ve bilge adama soracağım, 
 -“Avucumun içinde bir kelebek var. Canlı mı, ölü mü? “ Ölü” derse kelebeği bırakacağım. “Canlı” derse avucumu hafifçe bastıracağım. Her ne derse yanıtı bilemeyecek.”
 Kızlardan birisi kapalı tuttuğu ellerini bilge doğru uzatmış ve  sormuş: 
 -“Avucumun içinde bir kelebek var; canlı mı, ölü mü?” 
 Bilge adam yanıt vermeden önce uzun süre kızın gözlerine bakmış ve yanıtlamış: 
 -“Senin ellerinde kızım. Senin ellerinde…”


foto: Füsun T.


** İlk yayın tarihi 18/ Haziran /2012

Perşembe, Ekim 02, 2014

Adrenalin

Adrenalinle aranız nasıl ? Benim panik atak dönemlerimde sık yaşadığım bir şeydi. İnsanı gençleştirdiğine inanırım ben. İç organlar için çok yararlı olmayabilir ama fiziki olarak olumlu etkisi var diye düşünüyorum . Tıbbi değil, sadece şahsi fikrim.


foto kaynak


Geçmiş yıllarda izleyip, deli bunlar dediğim bir video yeniden çıktı karşıma. Sebastien Montaz  bir ip cambazı. Cambazlık yaptığı yer ise benim çıkıp bakamayacağım , hatta hayal bile edemeyeceğim bir yer. Norveç fiyortlarında yapıyor bu cambazlığı.

TIKLA VE İZLE

TIKLA VE İZLE

.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...