Az önce sade sabah kahvemi yudumlarken, bugün ne paylaşsam diye de düşünüyordum bir yandan. Her gün bir şeyler paylaşmak şart mı ? Elbette değil, ama seviyorum sizlerle bir arada olup paylaşmayı. O yüzden de hemen her gün bir post hazırlamaya gayret ediyorum. Bu biraz da, kendime ait bir zaman dilimi olması sebebi ile bana pek bir lezzetli geliyor. Bir çok şeyi unutup sadece buraya odaklanmak rahatlatıyor beni bir nebze. Hatta benim gibi evde vakit geçirmeye çalışan biri için boş geçmeyen bir zaman dilimi olması da ayrıca sevindirici oluyor. İşte hem kahvemi yudumlayıp hem düşünürken aklıma "eskilerim " geldi. Yaşanmış, iz taşıyan her şey hoşuma gidiyor benim. Küçük yaşlarımdan beri böyle bu. Ortaokul yıllarımda memlekete anneannemin yanına gittiğim bir gün, ikimiz zerzemiye (evin altında bulunan bodrum.Yörede zerzemi olarak geçiyor ) indik. Orada anneannemin bir sandığı vardı, dayımın üniversitede okuduğu romanlardan tutunda, rahmetli dedemin kullandığı ilacın kutusuna kadar bir sürü şey vardı içinde. İşte o çocuk aklımla orayı kurcalayıp içinden bana cazip gelen bir kaç şeyi seçip almıştım. Üstelikte benim o yıllarda mahzen, mağara türü yerlerden korkum vardı. Giremezdim. Anneannem'in evi çok eski devirlerden kalan bir evdi. Girdiğimiz yerde iç içe odalar yapılmış. Gel gezdireyim demişti de zor atmıştım kendimi dışarı. Bu arada alacaklarımı almayı ihmal etmedim ama, meraka bak . Oradan aldıklarımı bir başka zaman göstereceğim. Bugün; daha yetişkin yaşlarımda, anneanneme israr ederek " ben sana yenisini alayım, ne olur bunu bana ver " diye yalvara yalvara edindiğim kahve kutusunu paylaşacağım.
Rahmetli meleğim kahvesini bu kutuda saklardı. Her istediğimde de "kızım bu kahveyi hiç bayatlatmaz, yıllarca içinde dursa bir şey olmaz " der, "sonra vereyim, sonra " diye beni atlatırdı. Bir marangoza yaptırılmış bu kutu. Dedeler tarafından. Allem ettim kallem ettim sonunda kutuyu almayı başardım. Kutu anneanneme de dedelerinden kalmış. Yani yaşı bir hayli fazla. Sarıp sarmalamış kaldırmıştım bir ara. Bir şey olmasın, zarar görmesin diye. Sonra baktım ki kutu yaşlanmış sanki, daha bir eskimiş, üzgün gibi geldi. Yaşadığım mekana alıp her daim birlikte olmaya başladığımızda ise kendini muhafaza ettiğini gördüm. Bu yazdıklarımda gayet samimiyim. Kullanılmayan şeyler daha çabuk eskiyor. İçine kahve koymuyorum ama mutfağımdaki nişin içinde, her gün onunla , anılarıyla, güzel hatıraları ile birlikteyim.
Ben balık burcuyum
Nefis bi parça, iyi ki senin gibi kıymet veren birinin elinde, çok sevindim, çok sevdim:)
YanıtlaSilAçıkçası bende benimle olduğu için çok mutluyum bahar. Umarım bende kıymet veren birine teslim edebilirim zamanı geldiğinde.
SilBöyle değerli bir şeye sahip olmakla çok şanslısınız demek istiyorum:)
YanıtlaSilÇok sevdiğim birinin onu kullandığını bilmek beni mest ediyor. Gerçekten şanslıyım Semi :)
SilBence çok güzel umarım hiç sıkılmaz ve elden çıkarmazsınız.
YanıtlaSilÖmrüm oldukça benimle olacaktır . Sonrasında da iyi bakılır inşallah.
SilEnfes bir kutu. Daha da güzeli yaşanmışlığı,gördükleri.....Ama sakın saklama yani sarıp sandıklarda dolaplarda saklama. Bırak sizinle yaşasın,görmeye devam etsin. Onları değerli kılanda bunlardır zaten. Ben de bir balık burcuyum. Edindiğim her eski eşya benim için çok değerlidir. Hikayelerini ,kimlerin elinden geçmiş,neler görmüş hayal etmeyi severim.
YanıtlaSilBöyle manen değerli bir eşyaya sahip olduğun için çok şanslısın.
Ah biz balıklar. Duygusallığın dibine vurmalıyız her daim. Gerçekten çok çok şanslıyım.
Silzerzemideki sandık ha.
YanıtlaSilhiç duymamıştım.
:)
kahve kutusu da bilmiyordum.
:)
ne güzel yazmışsın.
kullanılmayan şeyler eskir.
hımmm kalbimiz de aklımız da böle olsa gerek hihi.
:)
yani balık burçları anneannelerini çok mu sever.
:)
yoksa kahveyi mi çok sever.
:)
Balık burçları sevecendir kısaca :))Bide sade kahvecidir.
Sil