Hoca Ali Rıza beni en çok etkileyen ressamdır. Çok geniş resim bilgim olmasa da , onun yaptığı resimleri görür görmez tanımaya başladığımda, sevmiştim aynı zamanda ressamı. Lise yıllarımdan beri resimle ilgim hep vardı, sergi gezerdim denk geldikçe. Hoca Ali Rıza'yı ise ,Türkiye'de internetin yaygınlaşması ile tanıdım. Bu cümleleri yazınca, kendimin ne kadar eskimiş olduğunu fark ettim. Ben internet çağının çok öncesinden, ansiklopedi çağından geliyorum .
Amatör olarak resim yapmaya başlayınca Hoca ile aramızdaki benzerliği fark ettim. Yüzümde tebessüm oluştu. Hoca Ali Rıza resimlerini hiçbir zaman satmazmış. Satmaya utanırmış. Sevdiklerine hediye edermiş resimlerini. Benzerliğimiz, ben de yaptığım resimleri hediye etmeyi seviyorum. Haddimi aştım mı bilmem, kendime benzerlik bulduğum için. Sevgidendir, affola.
Üsküdar'da doğmuş ve yaşamış. Resim yapmaya başladığı zaman , sabah erkenden kalkar, eşeğine biner ve Üsküdar sokaklarını dolaşır, resmedermiş. O yıllarda Üsküdar'da bol bulunan bir ağaç olan fıstık çamı ağacı, onun resimlerine de bolca yansımış. Ve resimlerinde en sevdiğim şeylerden biri de bu ağaçlar. Fıstıkağacı bir semte de adını vermiş İstanbul'da, bir çok ağaç gibi Tık
Ressam bulduğu her tür kağıda resim yapmış. Sigara kağıtlarının arkasına bile. Cep defterlerine çizimler yapmış, notlar almış. Bu yönüyle belgeci bir ressam olarak anılıyor. Resimlerine de notlar düşmüş. Aldığı notlardan yaptığı hayali resimlere "fikirden " diye not düşmüş mesela. Canlı olarak doğayı resmettiği eserlere ise , "tabiattan " diye yazarak nerede olduğunu da belirtmiş.
Resmi bir nevi yazı olarak görür Hoca (dostları takmış ona bu Hoca ismini) . Bizler bile yazıyı resim koyarak tamamlamaya çalışırız. Hoca haklı. İnsanların okuyabileceği resimler yapar. Resmine bakın bakalım siz ne okuyorsunuz.
Yağlıboya , suluboya peyzaj resimler yapsa da , karakalemde en üst seviyededir. Avrupalı ressamların etkisinde kalmamış, yaptığı resimlere hep bir Türk ruhu vermiştir. Onun resindeki her bir unsur Türktür. Ağaçları, denizi, kayıkları, evleri dağları. Ve üzerinde imzası bulunmayan resimlerine bakanlar dahi kendine has tarzından dolayı , onun resmi olduğunu anlayabilirler.
Onunla ilgili okuduğum enteresan iki şey; birisi, resimlerine zarar vermesinler diye fareleri beslermiş,ikincisi ise , zamanın boş geçmesinden pek haz etmediği için, boş ve çok konuşan ziyaretçilerine kocaman lokumlar ikram edermiş.
İlkokula birinci sınıfa gittiğimde rahmetli babam bir köy resmi çizmişti defterime. Nedense resim yapmayı sevdim o zaman. Belki de babam köylü ve çiftçi bir reçber olması, bana vakit ayırması ve beni sevmesinden kaynaklanabilir. Babam resmi o zaman sabit kalem dediğimiz kopya kalemle çizmişti. Defterim ıslanınca her tarafı resmin mürekkepli hale gelmişti. O da hoşuma gitmişti. Zamanla üniversiteye gidince de çalışmam gerekiyordu. Nasip ki bir gazetede grafiker ressam olarak işe başladım. Ondan ekmek yedim. Lisede de lakabım ressam ve profösör olarak nam almıştı. Şükür iyi ki sanatla uğraşıyoruz. Bu paylaşımın ne demek olduğunu samimi olarak işyi anlıyorum. Feyz alıyorum. Teşekkür ederim.
YanıtlaSilNe kıymetlidir o defter kenarına babanın çizdiği resim. Şimdiki babalarda çocuklarına AVM gezdirip oyuncak alacaklarına çocuklarının defterine resim çizseler keşke. İstisnalar kaideyi bozmasa da , çoğunluk bozuyor.
SilNe güzel her ikisini bir arada yapabilmek. Ressam profösör'e bu yorum için çok teşekkürlerimle. Her şeyden önce beni sabit kalemli günlere götürdüğü için :)
Çok ve boş konuşana büyük lokum ikram etmek dahice :))))
YanıtlaSilYazınızı keyifle okudum
Dahice olduğu kadarda kibarca :)))
SilTeşekkür ederim yorumunuz için. Okunduğunu bilmek, bir de keyifle okunduğunu bilmek mutlu ediyor insanı .