Cumartesi, Eylül 06, 2014

Benden şeyler



Sonunda yaz bitti ve leylekler gibi bende göç edip, kışlık mekanıma geldim.  Blog dostlarımı çok özledim. Bütün yayınlarınızı kaçırdım ne yazık ki. İnternet sorunsalım vardı. Şimdi kısmet olursa hepinizi tek tek ziyaret edip, yazdıklarınızın tamamını okuyamasam da, bir göz atacağım. Deep, bu lafımın okuyamama kısmı özellikle sana. Normalde senin hızına yetişemiyordum zaten, kim bilir ne çok şey yazdın bu geçen uzun zaman içinde. Gitmeden öncede blogumu da , sizleri de  hafif hafif ihmal ediyordum. Gittim  tamamen ihmale uğradı. Yine de ben yokken beni ziyaret eden, yorum bırakan dostlara sonsuz teşekkürler. 


 Ne yaptım ne ettim kısmına gelince. Bu yaz nasıl geldi geçti, bitti gitti hiççç anlamadım. Bir Türk klasiği olarak yazlık eve gittik. Kışlık evden tek farkı evin önünde deniz olması, gözümü açtığımda denizi görmem. Onun dışında, yemek yap, bulaşık yıka, çamaşır as vs. vs. tüm günlük yaşam telaşı yazlık - kışlık fark etmeksizin aynı. Hatta yazlıkta işler iki kat daha fazla. Bu konuya hiç girmeyim sayfaları doldurur yakınmalarım. Gitmeden önce depresyonda olan ben , ne gidince düzeldim, ne de geri dönünce. Hala depresif takılmaktayım. Bu hal sebebi ile olsa gerek, görsel ve kokusal algılamam aşırı yüksekti. Gözüme her şey pis göründü, her pis kokuyu da en yoğun şekilde hissettim. Zaman zaman bu sebeple tatili yarıda kesip dönmeye kalktığımda doğrudur. 
Bu gel-gitler içinde geçen bir buçuk ayda tek verimli , yüz güldüren şey yaptığım resim çalışmaları oldu. İlk gittiğim günlerde çok güzel çalıştım. Sonra onu da bıraktım. 


Okuma derseniz çok verimsizdi. Biraz o kitaptan, biraz bu kitaptan derken hiç birini tamamlayamadığım dört kitap okudum, hala da okumaktayım. Bu sabah beşinci kitaba başladım. Rekorumu kırdım. En fazla üç kitabı bir arada okuyabiliyordum çünkü. Ve şu an sağ yanımda bulunan yeni aldığım kitaba eminim yarın sabah altıncı kitap olarak başlayacağım. 


Ekmek alma zorunluluğu olmasa, evden çıkmama rekorunu da kırmış olabilirdim. Ama ne yazık ki sabahları ekmek ve gazete almaya gitmek zorundaydım. Çıktığımda gördüğüm güzel bir şey olursa fotoğraf çektim. İyi ki o kadarını yapmışım. Bir kaç güzel fotoğraf sahibi oldum. 


Doğru dürüst kahve bile içemedim. Kahve tiryakisiyim ama hasta olunca kahve içemiyorum. Hastalık demişken bir gece ansızın mide bulantısı ve akabinde malum şikayetlerle kendimi ambulansta buldum. Sonrasında hastanede bir şişe serum yiyince eve dönmeme izin verildi. Ve bu yazın hem trajik, hemde komik anısını yaşadım. Ambulansa pijamalarla binip hastaneye öyle gitmiştim. Çıkışta taksi bulmayınca gecenin saat ikisinde pijamalarla şehir merkezine kadar  yürümek zorunda kaldım. Burada bir dip not, bana refakat eden sevgili komşuma teşekkürü borç bilirim. E malum mide bağırsak sorunu hemen geçmez, kahveden soğudum bu arada. Bir gün canım kahve çekince bir mutlu oldum ki anlatamam . 


Anlayacağınız pek keyifli geçmedi benim için yaz. Aslında bakarsanız  hiç bir şey kötü değildi ama ben her şeyi kötü gördüm.  Güzel geçen günler olmadı mı ? Oldu elbette. Hepte kötü değildi.   En keyifli gün Büyükada'ya  gittiğim gündü. Hem hoş sürprizler, hem güzel haberler, hemde görsel güzellikler doyurdu ruhumu.  



İyisi kötüsü ile geçti gitti ve geçmişin sayfalarına yerleşti. Okuduğum bir yazıda, "şu an" geçmişimizi hazırladığımızı yazıyordu. Düşününce enteresan geldi. Bunu da araya sıkıştırayım. Sizde bi düşünün , hoş oluyor. O an yaptığınız şeyi daha bir irdeliyorsunuz. 


Bir de yaz boyu elektrik direkleri ile konuştum "Çekilin önümden" diye . İşte böyle kendi kendime konuşa söylene, mızmızlana mızmızlana bir yaz geçirdim. Umarım en kısa zamanda kendimi toparlar iyi bir kış geçiririm. Hepimize güzel sonbaharlar ,kışlar nasip olsun inşallah. 

İşte geldim buradayım......

2 yorum:

  1. Samimi ve içten bir yazı. Blogu özlediğin anlaşılıyor. Hoşgeldin öyleyse...

    YanıtlaSil

İki Kum Tanesi , zaman ayırıp okuduğunuz ve yorumda bulunduğunuz için teşekkür eder.

.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...