Hayat, azgın bir nehir misali akıp gidiyor bende bugünlerde. Bir türlü düze çıkıp, sükunete erişemedi. Bir gün; nehrin Niagara şelalesi ile karışıp, çılgınca aşağı doğru akmasından korkuyorum zaman zaman. Bunu düşündükçe halime razıyım elbette. Ya da ovaya yayılıp, durgun bir gölde son bulacak bu telaşlı akış ki, işte o zaman lat-i lokum kıvamına ulaşırım. Sabrın sonu selamettir diyen atalarımıza güvenim sonsuz. Nede olsa kışın sonu bahardır diyen Aşık Daimi'de boşa söylememiştir bu sözleri eminim.
Hayat nehri kadar azgın damarlarımdaki kanda bugünlerde. Pıt pıt pıt daimi bir yürek çarpıntısı. "Birkaç dakika sonra neler olacak bakalım" beklentisinde yüreğim, içimde bir ses hiç susmadan konuşuyor "ya şöyle olursa,ya böyle olursa ya da öyle olursa " . Bi sus lütfen deyip ağzına iki tane çarpasım var ama nafile, edepsizin arlanmazın biri, her şartta konuşuyor. Yine de kibarlığı elden bırakmam lütfen yani. !!
Eski bir Hint duası olarak bilinen duayı defalarca okuyup, beni yavaşlat tanrım diyorum. Bu sözleri uygulamaya gayret edip, akıllı ol Füsun diyerek gelecek güzelliklere kucak açıyorum.
Tanrım, Bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için CESARET, Değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmek için SABIR, İkisi arasındaki farkı bilmek için AKIL ve Beni aşkın körlüğünden ve yalanlarından koruyacak DOSTLAR ver...
Epeydir sörf yapmadığımı fark ettim. Dün biraz denedim. Yani internet sörfü, yoksa dalgalı denizler bana uzak. Veysel Karani hakkında bilgiler okudum biraz. Neden o derseniz ? Çok sevdiğim bir ilahiyi dinliyordum, bitince yeni bir ilahi başladı. Veysel Karani için yazılmış. Ben de ilahiyi bir kenara bırakıp sörfe, Karani kimdir ile devam ettim.
Hiç görmeden sevmek olabilir mi sizce ? Bence olabilir. Olmuş örnekleri de mevcut. Bunu Ahmet Altan " Hiç Görmeden " adlı yazısında çok güzel anlatmıştır yıllar önce. Okumanızı öneririm
===>> HİÇ GÖRMEDEN
İşte Veysel Karani ve peygamber efendimiz arasında geçen olayda birbirini hiç görmeden, birbirinden haberdar olabilmenin ve sevebilmenin en güzel örneklerinden bunu öğrendim sörf esnasında.
===>> VEYSEL KARANİ
Din ve müzik bir şekilde her zaman buluşmuş. Bizde dini müzik denince akla ilahiler gelir. Mevlid'de belli bir makamda okunduğu için o da dini müzik kavramına dahil edilebilir sanırım. Diğer dinlerin ilahi türü müzikleri var mı diye bakındım bir süre. Kilise ayinleri dinledim biraz. Kilise müziklerinin , pazar ayinlerini sıkıcı bulduğu için kiliseye gelmeyen insanları,kiliseye çekmek için yapıldığını, incil'in öğretilerinin müzik yolu ile insanlara aktarıldığını öğrendim. Seferad müziklerini ayrı severim. Çok eskilerde bir kasetim vardı sürekli dinlediğim. Kısacası bu aralar dinlerin müziklerini araştıracağım bir süre. Pazar şarkısını es geçtik dün. İsterseniz bugün telafi edelim bir kaç dini müzikle.
İlki, canım anneannemin söylerken ve dinlerken ağladığı bende yeri apayrı olan bir ilahi. Anneannem annesini çok küçük yaşta kaybetmiş. Doyamamış. Ben geç yaşta kaybettim ama anaya hiçbir zaman doyulmuyor. Bugün anneannemin ölüm yıldönümü . Mekanı cennet olsun tüm ölülerimizin. Onu bu ilahi ile anayım. ===>> Sordum Sarı Çiçeğe
İkinci olarak bir sefarad ilahi ===>> Dodi Yarad Legano
İbranice bir ilahi ===>> Yeshua
Bir kilise müziği ====>> Ameno
Her dinde, her kültürde, her şartta müzik ruhun gıdasıdır diyerek noktalayalım ..
Epeydir sörf yapmadığımı fark ettim. Dün biraz denedim. Yani internet sörfü, yoksa dalgalı denizler bana uzak. Veysel Karani hakkında bilgiler okudum biraz. Neden o derseniz ? Çok sevdiğim bir ilahiyi dinliyordum, bitince yeni bir ilahi başladı. Veysel Karani için yazılmış. Ben de ilahiyi bir kenara bırakıp sörfe, Karani kimdir ile devam ettim.
Hiç görmeden sevmek olabilir mi sizce ? Bence olabilir. Olmuş örnekleri de mevcut. Bunu Ahmet Altan " Hiç Görmeden " adlı yazısında çok güzel anlatmıştır yıllar önce. Okumanızı öneririm
===>> HİÇ GÖRMEDEN
İşte Veysel Karani ve peygamber efendimiz arasında geçen olayda birbirini hiç görmeden, birbirinden haberdar olabilmenin ve sevebilmenin en güzel örneklerinden bunu öğrendim sörf esnasında.
===>> VEYSEL KARANİ
Din ve müzik bir şekilde her zaman buluşmuş. Bizde dini müzik denince akla ilahiler gelir. Mevlid'de belli bir makamda okunduğu için o da dini müzik kavramına dahil edilebilir sanırım. Diğer dinlerin ilahi türü müzikleri var mı diye bakındım bir süre. Kilise ayinleri dinledim biraz. Kilise müziklerinin , pazar ayinlerini sıkıcı bulduğu için kiliseye gelmeyen insanları,kiliseye çekmek için yapıldığını, incil'in öğretilerinin müzik yolu ile insanlara aktarıldığını öğrendim. Seferad müziklerini ayrı severim. Çok eskilerde bir kasetim vardı sürekli dinlediğim. Kısacası bu aralar dinlerin müziklerini araştıracağım bir süre. Pazar şarkısını es geçtik dün. İsterseniz bugün telafi edelim bir kaç dini müzikle.
İlki, canım anneannemin söylerken ve dinlerken ağladığı bende yeri apayrı olan bir ilahi. Anneannem annesini çok küçük yaşta kaybetmiş. Doyamamış. Ben geç yaşta kaybettim ama anaya hiçbir zaman doyulmuyor. Bugün anneannemin ölüm yıldönümü . Mekanı cennet olsun tüm ölülerimizin. Onu bu ilahi ile anayım. ===>> Sordum Sarı Çiçeğe
İkinci olarak bir sefarad ilahi ===>> Dodi Yarad Legano
İbranice bir ilahi ===>> Yeshua
Bir kilise müziği ====>> Ameno
Her dinde, her kültürde, her şartta müzik ruhun gıdasıdır diyerek noktalayalım ..
normalde ilahi dinleyemiyorum ben :) ama sordum sarı çiçeğe ilahisi çocukluğu hatırlattı bana ..
YanıtlaSilUmarım güzel anıları çağrıştırmıştır. Blogumu ziyaret edip okuduğunuz için teşekkür ederim.
Sil