Barış, Ankara devlet tiyatrosunun bu sezon sahnelenen oyunlarından. Geçen ay izleme şansım olmuş ve çok beğenmiştim. Bu hafta tekrar izlemeyi istiyorum. Bakalım gerçekleştirebilecek miyim.
Oyun binlerce yıl önce , öyle az binlerce de değil yani 2400 küsur yıl önce , Aristophanes tarafından yazılmış bir komedya. O yıldan bu yıla dünyada savaşlarla ilgili pek bir değişim olmamış. Oyunun ana konusu şöyle. Savaşlardan bıkan bir köylü ,gökler katına çıkıp Baştanrı ile konuşmaya karar verir. Bir bokböceği besler. Onun sırtına binip gökler katına çıkacaktır. Amacı Barış tanrıçayı kurtarmak ve savaşlara son vermektir. Herkes onun bu fikri ile alay eder. Ama o sonunda gökler katına çıkar ve tüm insanlığı da yardımına çağırır.
Nedenini bilemiyorum ama ben oyunu geç algıladım. Belki de oyun hakkında hiç bir şey okumadan gitmiş olmamdan kaynaklandı. Ne tür bir oyun olduğunu bile bilmiyordum. Başlangıçta bir süre ne olduğunu anlamaya çalıştım. Sonra ardı ardına espriler yapılmaya başladı. Oyunu geç algıladığım için esprileri kaçırdım. Burada sorun benden mi kaynaklanıyor , oyundan mı ondan emin değilim açıkçası. Öyle ya, herkes oyun hakkında bir şeyler okuyup izlemeye öyle gelmiyor ki. Neyse, sonrasında kavradım olayı ve eğlenmeye işte o zaman başladım. Oyunu Aristophanes yazmış ama oyun sahneye koyulurken Yücel Erten tarafından çok güncel ve güzel esprilerde eklenmiş. O kadar çok espri var ki, birine gülüp düşünürken, ikincisini kaçırdım. E adı üstünde komedya . Oyunu algılayınca da çok sevdim.
Oyun bitiminde mutlu mesut ayrıldım tiyatrodan ve ben bu oyunu tekrar izlerim dedim. Çünkü bu sefer kahkahalarımı salıvererek izlemek istiyorum. Şöyle doya doya. Tabii sadece espriler değil oyunu sevmeme sebep. Oyunun bütünü güzel. Oyuncular da çok güzel. Zaten Ankara Devlet Tiyatrosu kadrolarındaki oyuncuların bir çoğu çok iyi. Ankara da yetişen oyuncular İstanbul'a gitmese bide, çok sevineceğim.
Ve oyundan bir kaç fotoğraf sizlere. Üstteki fotoğraf Bilal Gürdere'nin hepsi birden düğün isteyen kızları ile çekilmiş.
Alttaki fotoğrafta ise Ahmet Burak Bacınoğlu'na kendi ayaklarını yediriyorlar. Ve sevgili Ahmet'in dili kesildikten sonra konuşmaya çabalaması süperdi.
Oyunda Murat Gökçer'in bir eşcinsel tiplemesi var ki. Çok başarılı idi. Hiç bir abartı olmadan mükemmel bir tipleme çıkmış ortaya. Oyuncu kadrosunda beyaz güvercinlerde var. Ve çok güzel yaptılar rollerini. Uçup kondukları yerde , oyun sonuna kadar yaramazlık yapmadan beklediler. Oyuncuların birbirleri ile kafa bulan diyalogları ise mükemmeldi. En çok o kısımda güldüm. Tiyatro camiasındaki bazı durumlara göndermeler vardı. Kendileri de bu sahnelerde çok eğlendiler. Hatta bir ara Mithat Erdemli doğaçlama bir espri patlattı. Oyuncular kendi aralarında koptular gülmekten. Hem oynadılar hem eğlendiler ne güzel. Off yahu , neden oyuncu olmadım ben .
Müzik ve dans da var komedyamızda. Müzikleri Cem İdiz yapmış. Alttaki fotoğrafta oyunun sonunda sahnelenen dansa ait. Çok sevmiştim o şarkıyı. Hatta eşlik etmiştim. Düğün ola , düğün ola , düğün ola heyy..
Ankaralılara kesinlikle öneririm bu oyunu izlemelerini. Turne yapar mı bilmiyorum ama Ankara dışındakilere de denk gelirseniz izleyiniz derim.
TİYATRO AŞKTIR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
İki Kum Tanesi , zaman ayırıp okuduğunuz ve yorumda bulunduğunuz için teşekkür eder.