Kar yağar yağmaz ilk işim gizli cennete gitmekti. Böyle bir hedef yapmıştım kendime. Dört mevsim fotoğraflamak istiyordum "gizli cennet" adını verdiğim parkımı. O niyetle çıktım yola Salı günü.
Kimden ikikumtanesi |
Yolda hafiften kaydım. Zaten sakat olan belim bi cız etti. Ama yılmadım. Devam ettim. Sonunda cennetin kapısına ulaştım. Belim mi ? Ağrımakta hala ne yazık ki. E geçecek inşallah.
Bir iki basamak inebildim sadece. Gördüğünüz üzere merdivenler fena halde karla kaplı. Ağrıyan belimi ve kayıp düşersem kırabileceğim yerlerimi düşününce, daha fazlasına cesaret edemedim, istemeye istemeye geri döndüm. Zorlamanın anlamı yok di mi ?
İndiğim basamakları geri çıkarken merdivenlerin görüntüsü hoşuma gidince de, bastım fotoğraf makinesinin deklanşörüne. Yapraklar karlar altında kalmış. Bir iki tanesi karın üzerindeydi. "Sonbaharda geldiğimde, hepiniz merdivenlerde beni uğurluyordunuz" demedim tabii. Desem anlarlar mıydı ?
Ama tüm gevezeliklerine rağmen çok tatlılar çokk. Kuşları, doğayı, çiçeği böceği çok seviyorum. Üşümüş bu minikim.
Ya buna ne demeli. Üşümüş ama yaramazlık yapmayı da ihmal etmiyor. Daldan dala atlayıp beni yordu. Sonunda yakaladım.
İlle bir araba camına kalp yapılacak. Yaptım. hatta bir değil bir çok. Bu, gündüz yaptığım tek olan. Oysa bir önceki gece yürüyüşte, yola park etmiş arabaların tümünün camına kalp yaptım. Yoo, hiç üşenmedim . İçimden öyle geldi, içimi kırmak olur mu ? Şurda kırk yılın başı bi şey istemiş.
Yola devam. Sürekli sokaklar sokaklar sokaklar. Bu sokağa geldiğimde bir anda rüzgar çıktı. Ağaçlardaki karlar tozmaya başladı. Yolun sonunda sis halindeki tabaka, ağaçlardan inen karların görüntüsü. Güzeldi.
Bu sokak pamuk tarlası gibiydi. Bodur çitlerin üzeri öyle güzel dolmuş ki. Üşümesem daha ağır ilerleyebilirdim bu sokakta ama artık parmaklarımı zor oynatıyorum. Botum da su almaya başladı. Çorabım hafiften ıslandı.
Bu sokağı da bitirince döneyim artık eve. Bu kocaman ağaçta kaldırımı kaplamış neredeyse. Önündeki çamı sevdim aslında.
Bir de tek başına görüntüleyim derken , yıllardır gördüğüm, yanından geçtiğim ağacın üzerindeki tabelayı fark ettim.
Semtimizde bir anıt ağaç varmışta haberimiz yokmuş. "Yıllar sonra yakınen tanıştığım için çok mutlu oldum sevgili saplı meşe. Görüşürüz yine, hoşçakal şimdilik." diyerek,çok üşümüş hatta donmuş bir vaziyette evin yolunu tuttum.
İndiğim basamakları geri çıkarken merdivenlerin görüntüsü hoşuma gidince de, bastım fotoğraf makinesinin deklanşörüne. Yapraklar karlar altında kalmış. Bir iki tanesi karın üzerindeydi. "Sonbaharda geldiğimde, hepiniz merdivenlerde beni uğurluyordunuz" demedim tabii. Desem anlarlar mıydı ?
Dönüş yolunda her zaman bu gazete-dergi bayiine uğramadan geçemiyorum. Her tür dergiyi bulabiliyorum burada ve bir de çok sevdiğim Teksas, Tommiks serisini. Tommiks aldım eve döndüğümde okumak niyeti ile ama okuyamadım.
Eve dönmek istemiyor tabii ki canım. Karla henüz içli dışlı olamadık. Planda bozuldu. O zaman B planı girdi devreye işte. İkinci çok sevdiğim yürüyüş güzergahı. Yani ara sokaklar, yani trafiğin az olduğu yollar. Crossroads'un tabelası çok şirin göründü gözüme bir an.
Sokağın biraz ilerisinde çok sevdiğim bir pastahane var. Dışarıdaki masa sandalyeler karlar altında öksüz kalmış.
Masadan buzlar sarkıyor. Hava müthiş soğuk. Ellerim kısacık mesafede buz gibi oldu. Canım kahve istiyor, ellerim üşüyor, ayaklarım donuyor. Biliyorum ki içerisi her anlamda sıcacık. Açtım kapıyı girdim içeri.
Tatlılar tatlı tatlı karşıladı beni. İzin isteyerek fotoğrafladım. Hoş, pek gönüllü izin vermedi tezgahın arkasındaki beyefendi ama bir iki poz aldım. Tabii pastalardan da aldım.
Buranın en kötü tarafı , tüm ürünlerin mükemmel lezzette olması ve bu nedenle hepsini almak isteme arzusu uyandırması. Birazcık aldım bende çayın yanına. Kilo artışıma aldırmadan. Bugünse tartıya çıktığımda gördüklerim üzerine söylendim kendi kendime tabii ki.
Çıktık yine buz gibi havaya. İçeride hafiften ısındım , bununla biraz daha yürüyebilirim. Yola devam. Çamlar üzerinde karlar top top , o kadar güzeller ki, bırakıp gidemem şimdi bu manzaraları.
Yeşiller , beyazlar, yollar, inişler çıkışlar, çekilen fotoğraflar. Mutluyum ama çok üşüyorum.
Bu ağacın her seferinde fotosunu çekiyorum. Yola uzanışı çok hoşuma gidiyor.
Aynı şekilde bu ağacında. Demek ki ben böyle yola doğru uzanan ağaçları seviyorum. Bu sokağı da seviyorum.
Bu kaldırımları da seviyorum. Bir sürü ağaç var çünkü. Özellikle baharda, yazın, yapraklar açtığında yol daha bir güzel oluyor. Tam buradan geçerken, karşı kaldırımda ki evin bahçesinde, ağacın üzerinde bir sürü serçe öyle bir cıvıldıyordu ki, ne konuşur bunlar bu kadar diye merak ettim. Serçeler çok geveze kuşlar.
Ya buna ne demeli. Üşümüş ama yaramazlık yapmayı da ihmal etmiyor. Daldan dala atlayıp beni yordu. Sonunda yakaladım.
İlle bir araba camına kalp yapılacak. Yaptım. hatta bir değil bir çok. Bu, gündüz yaptığım tek olan. Oysa bir önceki gece yürüyüşte, yola park etmiş arabaların tümünün camına kalp yaptım. Yoo, hiç üşenmedim . İçimden öyle geldi, içimi kırmak olur mu ? Şurda kırk yılın başı bi şey istemiş.
Yola devam. Sürekli sokaklar sokaklar sokaklar. Bu sokağa geldiğimde bir anda rüzgar çıktı. Ağaçlardaki karlar tozmaya başladı. Yolun sonunda sis halindeki tabaka, ağaçlardan inen karların görüntüsü. Güzeldi.
Bu sokak pamuk tarlası gibiydi. Bodur çitlerin üzeri öyle güzel dolmuş ki. Üşümesem daha ağır ilerleyebilirdim bu sokakta ama artık parmaklarımı zor oynatıyorum. Botum da su almaya başladı. Çorabım hafiften ıslandı.
Çocuk yuvasının bu şirin pembe şatosunu her gördüğümde, bir çok şeyden yoksun geçen çocukluk yıllarımızı hatırlarım. Bizimde olsaydı içinde oynayacağımız böyle şatolarımız.
Bir de tek başına görüntüleyim derken , yıllardır gördüğüm, yanından geçtiğim ağacın üzerindeki tabelayı fark ettim.
Semtimizde bir anıt ağaç varmışta haberimiz yokmuş. "Yıllar sonra yakınen tanıştığım için çok mutlu oldum sevgili saplı meşe. Görüşürüz yine, hoşçakal şimdilik." diyerek,çok üşümüş hatta donmuş bir vaziyette evin yolunu tuttum.
Ben şimdi öğrendim, başın saolsun, Allah sabır versin...
YanıtlaSilFotoğraflar da anlatımın da çok samimi, ellerine sağlık...
Hafta sonu yazınızı ancak okuyabildim. Sonsuz üzüntülerimi paylaşıyorum. Hiçbir teselli sözcüğü içinizdeki acıya merhem değildir. Ancak acının tek ilacı zamandır. Sabır, olgunluk ve yaşam ayrılmaz üçlüdür. Metin olun, yaşam devam ediyor acıyla sevgiyle hüzünle ve neşeyle katmerleşerek sizi büyütüyor. Sevgiyle kalın.
YanıtlaSilÖncelikle başınız sağolsun. Bu acıyla başedeceğinize inanıyorum. Anneler, hayatımızda çok şeydir. Can verendir, kan verendir. Bizim için canını ortaya koyandır. Onlar, bu dünyada da öteki dünyada da Allah'a emanet olsunlar.
YanıtlaSilYürüyüş, bu günlerde beden sağlığı için önerilse de bence akıl ve ruh sağlığımız için de gerekli.
Sevgiler...
Allah sabır versin, çok üzüldüm. söyleyecek bir şey bulamıyorum ben.
YanıtlaSilBu sokaklar benim de sokaklarım, aynı mahallede oturmuşuz uzun zaman.
annene çok üzüldüm..
YanıtlaSilFotoğraflar harika..
Kendine iyi bak canım
Hoş geldiniz.
YanıtlaSilO yıllar önce genzimi yakan kömür yanık kokularını bu gezdiğiniz yollarda sizinle beraber gezerken, yeniden hissettim.
Artık o kötü kokular yok.
Karların üzerine yeniden yağan kömür isleri yok.
Artık Ankara'da kar, kar gibi.
Hayat devam ediyor...yeni post'lar yazacaksınız...yeni hayaller...yeni Ankara sokakları...yeni gizli cennetiniz...ağaç dalları arasında yeni bir kuş yakalayacaksınız...
Uzun ve sağlıklı bir ömür dileklerim sizler için.
Hoş geldiniz.
Herşey çok güzelde. Annene çok üzüldüm. allah Sana sabır versin. Sürekli aklına koymasın üzüntünü, düşünüpte kederlenecek vakit ve an vermesin. Algın normal birşeymiş gibi baksın ölüm olayına. Yeter ki sen üzülme , yıpranma.
YanıtlaSilhepimiz karşılacağız bu durumla ve aynı duayı kendim için de yapıyorum.
Sevgiler.
ne güzel fotolar.
YanıtlaSil:)
İçim buruk baktım tüm fotolara...
YanıtlaSilsabır diliyorum...
YanıtlaSilFüsuncum, yoktum bir süredir. Şimdi okuyorum seni.
YanıtlaSilsabır diliyorum arkadaşım.