Kar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Salı, Ocak 06, 2015

Ankara'da kar

Ankara'ya kar bir geldi pir geldi. Nedense, hep trafiğin en yoğun olduğu iş ve okul saatinde , sabah yoğun yağar bu kar. Herkes iş yerine ulaşınca da duruverir. Bu sabahta böyle oldu. İşe giden yeğenimin servisi bir saat geç gelebildi ve şu an hala yollarda işe gitmek üzere. Onun gibi aynı sebeple yüzlerce insan hala yollarda Ankara'da. Henüz kar gelmeden okulları tatil eden İstanbul'a rağmen, ara yolları kapalı , ana yolları yarı açık olan Ankara'da tatil yok. Sadece bazı ilçelerde geç alınmış bir kararla tatil ilan edildi. 


Ankara'da bir radyo var. RADYO TRAFİK. Gönüllü muhabirlerle birlikte yayın yapıyor. Gün boyu Ankara trafiği hakkında bilgi veriyorlar. Hangi yollar tıkalı, hangi yollarda kaza var , çalışma var, anında öğreniyorsunuz. Özellikle böyle zamanlarda çok işe yarıyor. Sürekli yolda olması gerekenler için öneririm. Gün içinde güzel müziklerle yolculuğunuza eşlik ediyorlar aynı zamanda. Frekans olarak 100.7 den yayın yapıyorlar.  


Yolda olanlara sabır diliyorum. Bana kalansa, emekliliğin tek keyifli yanı olan, böyle zamanlarda evde olup çay eşliğinde kar manzarasını izlemek.

Salı, Kasım 25, 2014

Kağıttan kar tanesi yapımı

                                                                                         Burada
Bugün Ankara şehir merkezine yılın ilk karı yağdı. Daha önce Elmadağ'a yağmış, "yakında geliyorum şehre" diye sinyal vermişti. Kar, içimdeki çocuğu canlandıran etmenlerden biri. Yeni bir yıl yaklaşırken camları  kar taneleri ile şenlendirmek keyifli oluyor. Yukarıdaki kar tanelerini pembe kağıtlarla yapıp, geçtiğimiz yıllarda camıma asmış, odama pembe kar yağdırmıştım. Bu yıl beyaz yapmayı planlıyorum. Bir sürü şablon buldum. Sizlerde yapmak isterseniz belki diye paylaşmak istedim. Evin minikleri ile güzel saatlerde geçirebiliriz bu sayede. Kek kokusu, çay buharı, masa etrafında çocuklar, kağıtlar, makaslar, kahkahalar, yükselen sesler..
                                                                                                              Burada
   
                                                                                                                                                                                            Burada
                                                                                                   Burada
*** Kağıtları nasıl katlamanız gerektiği ile ilgili bilgi BURADA





Pazartesi, Ocak 28, 2013

Yürüdüm

Bu post'u 9 Ocak'ta hazırlamıştım. 10 Ocak'ta yayınlayacaktım. O sabah saat 06:30 da kanama ile hastaneye gittik.9 gün yoğun bakımda kaldı, 19 Ocak gecesi sonsuz uykuya yattı ve  annem bir daha eve geri dönmedi. 






Kar yağar yağmaz ilk işim gizli cennete gitmekti. Böyle bir hedef yapmıştım kendime. Dört mevsim fotoğraflamak istiyordum "gizli cennet" adını verdiğim parkımı. O niyetle çıktım yola Salı günü.

Kimden ikikumtanesi

Yolda hafiften kaydım. Zaten sakat olan belim bi cız etti. Ama yılmadım. Devam ettim. Sonunda cennetin kapısına ulaştım. Belim mi ? Ağrımakta hala ne yazık ki. E geçecek inşallah.

Bir iki basamak inebildim sadece. Gördüğünüz üzere merdivenler fena halde karla kaplı. Ağrıyan belimi  ve kayıp düşersem kırabileceğim yerlerimi  düşününce, daha fazlasına cesaret edemedim, istemeye istemeye geri döndüm. Zorlamanın anlamı yok di mi ?


İndiğim basamakları geri çıkarken merdivenlerin görüntüsü hoşuma gidince de, bastım fotoğraf makinesinin deklanşörüne. Yapraklar karlar altında kalmış. Bir iki tanesi karın üzerindeydi. "Sonbaharda geldiğimde, hepiniz merdivenlerde beni uğurluyordunuz" demedim tabii. Desem anlarlar mıydı ?


Dönüş yolunda her zaman bu gazete-dergi  bayiine uğramadan geçemiyorum. Her tür dergiyi bulabiliyorum burada ve bir de çok sevdiğim Teksas, Tommiks serisini. Tommiks aldım eve döndüğümde okumak niyeti ile ama okuyamadım. 

Eve dönmek istemiyor tabii ki canım. Karla henüz içli dışlı olamadık. Planda bozuldu. O zaman B planı girdi devreye işte. İkinci çok sevdiğim yürüyüş güzergahı. Yani ara sokaklar, yani trafiğin az olduğu yollar. Crossroads'un tabelası çok şirin göründü gözüme bir an.


Sokağın biraz ilerisinde çok sevdiğim bir pastahane var. Dışarıdaki masa sandalyeler karlar altında öksüz kalmış. 


Masadan buzlar sarkıyor. Hava müthiş soğuk. Ellerim kısacık mesafede buz gibi oldu. Canım kahve istiyor, ellerim üşüyor, ayaklarım donuyor. Biliyorum ki içerisi her anlamda sıcacık. Açtım kapıyı girdim içeri.

Tatlılar tatlı tatlı karşıladı beni. İzin isteyerek fotoğrafladım. Hoş, pek gönüllü izin vermedi tezgahın arkasındaki beyefendi ama bir iki poz aldım. Tabii pastalardan da aldım.


Buranın en kötü tarafı , tüm ürünlerin mükemmel lezzette olması ve bu nedenle hepsini almak isteme arzusu uyandırması. Birazcık aldım bende çayın yanına. Kilo artışıma aldırmadan. Bugünse tartıya çıktığımda gördüklerim üzerine söylendim kendi kendime tabii ki.

Çıktık yine buz gibi havaya. İçeride hafiften ısındım , bununla biraz daha yürüyebilirim. Yola devam. Çamlar üzerinde karlar top top , o kadar güzeller ki, bırakıp gidemem şimdi bu manzaraları.



Yeşiller , beyazlar, yollar, inişler çıkışlar, çekilen fotoğraflar. Mutluyum ama çok üşüyorum.


Bu ağacın her seferinde fotosunu çekiyorum. Yola uzanışı çok hoşuma gidiyor.


Aynı şekilde bu ağacında. Demek ki ben böyle yola doğru uzanan ağaçları seviyorum. Bu sokağı da seviyorum.


Bu kaldırımları da seviyorum. Bir sürü ağaç var çünkü. Özellikle baharda, yazın, yapraklar açtığında yol daha bir güzel oluyor. Tam buradan geçerken, karşı kaldırımda ki evin bahçesinde, ağacın üzerinde bir sürü serçe öyle bir cıvıldıyordu ki, ne konuşur bunlar bu kadar diye merak ettim. Serçeler çok geveze kuşlar.


Ama tüm gevezeliklerine rağmen çok tatlılar çokk. Kuşları, doğayı, çiçeği böceği çok seviyorum. Üşümüş bu minikim.

Ya buna ne demeli. Üşümüş ama yaramazlık yapmayı da ihmal etmiyor. Daldan dala atlayıp beni yordu. Sonunda yakaladım.

İlle bir araba camına kalp yapılacak. Yaptım. hatta bir değil bir çok. Bu, gündüz yaptığım tek olan. Oysa bir önceki gece yürüyüşte, yola park etmiş arabaların tümünün camına kalp yaptım. Yoo, hiç üşenmedim . İçimden öyle geldi, içimi kırmak olur mu ? Şurda kırk yılın başı bi şey istemiş.


Yola devam. Sürekli sokaklar sokaklar sokaklar. Bu sokağa geldiğimde bir anda rüzgar çıktı. Ağaçlardaki karlar tozmaya başladı. Yolun sonunda sis halindeki tabaka, ağaçlardan inen karların görüntüsü. Güzeldi.


Bu sokak pamuk tarlası gibiydi. Bodur çitlerin üzeri öyle güzel dolmuş ki. Üşümesem daha ağır ilerleyebilirdim bu sokakta ama artık parmaklarımı zor oynatıyorum. Botum da su almaya başladı. Çorabım hafiften ıslandı.
Çocuk yuvasının bu şirin pembe şatosunu her gördüğümde, bir çok şeyden yoksun geçen çocukluk yıllarımızı hatırlarım. Bizimde olsaydı içinde oynayacağımız  böyle şatolarımız. 


Bu sokağı da bitirince döneyim artık eve. Bu kocaman ağaçta kaldırımı kaplamış neredeyse. Önündeki çamı sevdim aslında.


Bir de tek başına görüntüleyim derken , yıllardır gördüğüm, yanından geçtiğim ağacın üzerindeki tabelayı fark ettim.

Semtimizde bir anıt ağaç varmışta haberimiz yokmuş. "Yıllar sonra yakınen tanıştığım için çok mutlu oldum sevgili saplı meşe. Görüşürüz yine, hoşçakal şimdilik." diyerek,çok üşümüş hatta donmuş bir vaziyette evin yolunu tuttum.


Pazartesi, Aralık 17, 2012

Ankara'da kar


"Hayatın neşesi, mutluluğu bana göre kar. Gökyüzünden bu kadar güzel inen başka ne var ki. Romantiktir kar. Kristalleri dantel gibi zariftir. Eziyetli ama faydalıdır. Hem gelip geçicidir kar, affedin onu ve keyfini çıkarın."

Sabaha bu mesajla başladım. Max Fm de günün konusu " "KAR YAĞINCA" ? Güzel şehrimde ne anlama geliyor size ne hissettiriyor ve ne düşünüyorsunuz ? " du bu sabah. Yukarıdaki cümlelerle Özgür Aksuna'ya cevap yazınca, blogda bugünün konusu da böylece belli oldu. 

Evet Ankara karla buluştu kaynaştı yine bu sabah. Romantik blogger Füsun'da sıcacık adaçayı ile birlikte bu güzelliğin keyfini çıkarmak üzere cam önünde yerini aldı.

Lambayı yakma, bırak,
sarı bir insan başı
düşmesin pencereden kara.
Kar yağıyor karanlıklara.
Kar yağıyor ve ben hatırlıyorum.
Kar...
Üflenen bir mum gibi söndü koskocaman ışıklar...
Ve şehir kör bir insan gibi kaldı
altında yağan karın.
Lambayı yakma, bırak!
Kalbe bir bıçak gibi giren hatıraların
dilsiz olduklarını anlıyorum.
Kar yağıyor
ve ben hatırlıyorum…

Nazım Hikmet


                                            Bazende hatıralar güzeldir ,hatırlamak mutlu eder insanı .


 ..................

Allah kar gibi gökten yağınca

Karlar sıcak sıcak saçlarına değince
Başını önüne eğince
Benim bu şiirimi anlayacaksın

...............
...............


Ben bu şiiri yazdım aşık çeşidi

Öyle kar yağdı ki elim üşüdü
Ruhum seni düşününce ışıdı
Her şeyi beni anlayınca anlayacaksın


Sezai Karakoç


Bu yıl erken bastırdı kış! 
Yağmur yağıyor, yağmur yağdıkça seviyorum seni. 
kar yağıyor, kar yağdıkça seviyorum seni. 
karaya vurdukça, sular dondukça 
üşüdükçe, bir şeyler yitirdikçe, umudum kırıldıkça 
Çıkmaza girdikçe yaşam, yüreğim sıkıştıkça, 
sen değiştikçe daha çok seviyorum seni.
..........................
Özdemir İnce
Resim yazısı ekle

Karlı kayın ormanında 

yürüyorum geceleyin

Efkarlıyım,efkarlıyım

elini ver,nerde elin?
 
Ayışığı renginde kar

keçe çizmelerim ağır

içimde çalınan ıslık

beni nereye çağırır?
..................................
                                                                      Nazım Hikmet 

İncecikten bir kar yağar
Tozar Elif Elif diye
Deli gönül abdal olmuş
Gezer Elif Elif diye

Elif'in uğru nakışlı
Yavru balaban bakışlı
Yayla çiçeği kokuşlu
Kokar Elif Elif diye
..................................
Karacaoğlan

 ..............................

hiç bitmesin, yağsın

karla dolsun göğsünün katedrali
avluya düşen org uyansın

özlemim sanadır, varsın
kar yağsın, daha yağsın
seni arındırıncaya kadar.


Edip Cansever



TIKLAYINIZ
                                                              

Cuma, Şubat 03, 2012

Kırmızı _ Beyaz


                                                     Fotoğraflar : Füsun T. © Her hakkı saklıdır.





Çarşamba, Ocak 25, 2012

Aşk güzel şey



Dün akşam saatlerinde kar yağmaya başladı. Benimde en çok sevdiğim şeylerden biri kar yağışını izlemek. Sade Türk kahvemi yaptım. Camın önüne geçtim. Müzik setinede Mum Işığında Klasikler  albümünü koydum. Huzur ve huşû içinde kahve ritüelimi gerçekleştiriyorum. Yoldan gelip geçenlere bakıyorum. Hemen bir parantez açayım, bu albümü klasik müzik seven herkese öneririm. Hatta sevmeyenlerede öneririm. Klasik müzik dediysem soft hali. Sakin ve dingin 50 eser. 4 Cd den oluşuyor. Hediye içinde ideal bir albüm. Ben kendime hediye almıştım. Sizlere önermek istiyordum zaten , bu konu da vesile oldu böylece albümü tanıtmak için. İşte tüm bunlar olup biterken, karşı kaldırımda iki delikanlı gördüm. Birisi daha küçüktü aslında. Diğeri daha bir delikanlı. Yere eğilip bir şeyler yapıyorlardı. Yazı yazdıklarını fark ettim.

İşleri bitene kadar onları izledim kahvemi yudumlarken. Bir şey yazıp , sonra karşısına geçip bakıyordu  büyükçe olanı. Daha küçük olanı da neşeli bir şekilde onu izliyordu. Neşesini nereden gördün diyebilirsiniz. Fazla hareketli idi ve birazda tuhaf hareketler yapıyordu. Bir de halleri öyleydi ki , sanki sokakta onlardan başka kimse yoktu. Yazıya bakmak için, kaldırımdan yola inmek zorunda kalıyordu delikanlı. Trafik akıyor ama o farkında bile değildi. Riskli bir şey yapıyordu kısacası. her an bir araba çarpabilirdi. Yazıyı yazan daha sonra cep telefonunu çıkardı ve yazdığı yazının bol bol fotoğrafını çekti. 

 Onlar gittikten sonra, ben fotoğraf makinamı aldım elime. Ne yazdıklarını tam olarak göremiyordum çünkü. Merak ettim tabii. Sadece benim çektiğim yere yazmadılar. Ağaçların arkasında kaldığı için diğer yazdıklarını çekemedim. Yol boyu yazarak geldiler. Kaldırımı yazı tahtası gibi kullanıyordu delikanlı. Fotoğrafları çekince anladım. Birazcık tahmin etmiştim aslında. Hafif içim ısınmıştı. Emin olmak istedim sadece. İnsan sağında solunda neler oluyor farkında olmayacak kadar kendinden geçmişse, işin içinde mutlaka aşk vardır. Aşk yapabilir ancak insanı böyle. Dünyada bir sevdiğiniz, bir siz , bir de o an vardır aşıkken. Bizim delikanlıda aşıktı tabii ki. 

Aşk güzel şey!!!!

Çarşamba, Ocak 04, 2012

Ankara'da kar

Bazen çok istediğimiz şeyler bir anda gerçekleşiverir. İşte hayatın en güzel taraflarından birisidir bu. Yoksa çok zaman çekilmez olabiliyor hayat. 31 Aralık günü o kadar gergin, o kadar ümitsiz ve o kadar mutsuzdum ki, tam bir barut fıçısı idim. Böyle zamanlarda, sağımda  solumda dolaşmayın diye tembih ederim ev halkına. Her dokunanla, barutlardan biri patlıyordu. Evin içinde havai fişek edasında gezindim durdum akşama kadar. Akşam olunca baktım patlatacak barut da kalmadı fıçıda, ben en iyisi her şeyi kapatıp yatayım dedim. Telefon, bilgisayar , radyo üçlüsünü kapatıp girdim yatağa erkenden. Yani ben yeni yıla uyuyarak girdim. Zaten çok da önemsediğim bir olay değildir. Ben her gün yeni bir yıla girebiliyorum çünkü istersem. Çok güzel yemeklerle , çok güzel sofralar hazırlayıp, çok sevdiklerimle  kop kop yapabiliyorum istediğim zaman. Bu değil mi yeni yıla girmek.

Kar ve ben. Muhteşem ikili. Türk kahve ve ben. Bu daha da muhteşem ikili. Bu  ikisini görünce , adını duyunca beni hatırlamayan pek yoktur sanırım çevremde. Çünkü her ikisini de çok seviyorum. Kar yağdığı zaman nedense çok mutlu oluyorum. Çocuk olan ruhum iki kat çocuklaşıyor. Hoplayıp zıplıyorum resmen evin içinde.Yedi mahalle duyuyor kar yağdığını sayemde. Sosyal paylaşım sitelerinde , blogda , her yerde, her gördüğüm kişiye ilan ediyorum, bilmiyorlarmış gibi.  İşte yeni yılın ilk günü sabahı, dinlenmiş ve barutlarımdan arınmış vaziyette uyanıp perdemi açtığımda baktım ki kar yağıyor , hemde lapa lapa.


Çığlık çığlığa evin içinde dolaşmaya başladım. "Kar yağmış, kaarrrrr "diye. O kadar çok istiyordum ki yağmasını. Bir an şöyle düşündüm. İşte rabbin sana, yeni bir yıl için ilk hediyeyi verdi. Hani hediyeleşmek yeni yıl adeti ya. Demek ki dedim, bu yıl boyunca daha bir sürü hediye alacaksın yüce yaradandan. Dün gece yerlerde sürünen moral, ümitsizlik bir anda kayboldu o anda. İşte bu güzelliklerle yaşıyoruz galiba. Yoksa cidden çekilmez bu hayat. Hemen kahvaltı faslını gerçekleştirdim. Açım çünkü. Lapa lapa kar yağışını, sıcacık çayımı yudumlayarak izledim. Çayı ayrı keyifli içtim. Defalarca çay içtim. Evin her bir penceresini dolaştım, elimde ince belli çay bardağı ile. Dağlara baktım, çam ağaçlarına baktım.  Her bir pencereye ayrı koşup, her manzaranın tadını ayrı çıkarmak için uğraşıyorum. Hepsinde de içim uçuyor. Aslında gözlerime nakşediyorum, yıllar sonra göremeyeceğimi düşündüğüm bu manzarayı.  


Neden göremeyeceğimi düşünüyorum, çünkü havalar o kadar sıcak gidiyor ki, artık bir zaman sonra bu küresel ısınma nedeni ile sanırım hiç kar yağmayacak. Ankara'nın karı meşhurdu. Tabii "eskiden " demek daha doğru olacak. Geçmişte öyle karlar yağardı ki, yollar kapanır günlerce kalkmazdı kar. Okula diz boyu karda giderdik. Şimdilerde  kar yağıyor , tutuyor ve eriyor.  Böyle olunca da her anını iyi değerlendirmem gerekiyor. Kahvaltı faslından sonra, yollara düşme faslı geldi. Yüzümde kar taneciklerini hissetmeliydim. Bu arada içimin nasıl uçuştuğunu anlatamam. Yok yok  anlatayım, pır pır pır pır ediyor içim. Hemen çıkmak istiyorum dışarı, ya kar yağışı durursa. Hayalim huşu içinde sokakları dolaşıp, doya doya tadını çıkarmak. Ayaklarımın altında gıcırdayan karları hissetmek. Ellerim ayaklarım donsa da , ısınan yüreğimle yürümek, yürümek, yürümek. Gerekli giysileri kuşanıp, fotoğraf makinamı da cebime  koyup düştüm yollara. İşte bu görmüş olduğunuz kareler o anlardan bazıları. Tam istediğim gibi çekim yapamadım. Bazı sebeplerden dolayı, alelacele bir kaç kare çektim. Ve bu yürüyüşü şu şekilde tamamlayıp eve döndüm. Botlarım süet olduğu için tüm kar sularını içine çekti, çoraplarım sırılsıklam oldu. Ayak parmaklarım dondu. Şemsiye kullanmadığım için üzerimdeki kaban tüm suyu içine çekti ve ağırlaştı. Paçası uzun olan kot pantolonum, yerdeki karlarla temas ettiği için dizime kadar ıslandı. Tüm bu ıslaklığa rağmen eve döndüğümde çok mutluydum. Oysa normalde ıslanmaktan nefret ederim.   Şimdi tekrarını bekliyorum dört gözle. Daha da çok yağsın, saatlerce yağsın, günlerce kalsın diye dilekler tutuyorum içimden. Ve sanıyorum ki  bu satırlardan sonra, kar yağdığında aklınıza geleceğim bir şekilde. 
Her kar tanesi düşüşünde; benden size kucak dolusu sevgiler , selamlar var, kabul buyurunuz .  
Ve işte bir kar klasiği. Yakınlarda bulunan bir parkta, bulduğum boş alana, ayak izimle bu kocaman kalbi konduruverdim. 
Demiş ya şair "ben seni sevmenin tadını çıkarıyorum "...
Hep sevgi ile ve sevgili kalın. 







.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...