Çarşamba, Ocak 04, 2012

Ankara'da kar

Bazen çok istediğimiz şeyler bir anda gerçekleşiverir. İşte hayatın en güzel taraflarından birisidir bu. Yoksa çok zaman çekilmez olabiliyor hayat. 31 Aralık günü o kadar gergin, o kadar ümitsiz ve o kadar mutsuzdum ki, tam bir barut fıçısı idim. Böyle zamanlarda, sağımda  solumda dolaşmayın diye tembih ederim ev halkına. Her dokunanla, barutlardan biri patlıyordu. Evin içinde havai fişek edasında gezindim durdum akşama kadar. Akşam olunca baktım patlatacak barut da kalmadı fıçıda, ben en iyisi her şeyi kapatıp yatayım dedim. Telefon, bilgisayar , radyo üçlüsünü kapatıp girdim yatağa erkenden. Yani ben yeni yıla uyuyarak girdim. Zaten çok da önemsediğim bir olay değildir. Ben her gün yeni bir yıla girebiliyorum çünkü istersem. Çok güzel yemeklerle , çok güzel sofralar hazırlayıp, çok sevdiklerimle  kop kop yapabiliyorum istediğim zaman. Bu değil mi yeni yıla girmek.

Kar ve ben. Muhteşem ikili. Türk kahve ve ben. Bu daha da muhteşem ikili. Bu  ikisini görünce , adını duyunca beni hatırlamayan pek yoktur sanırım çevremde. Çünkü her ikisini de çok seviyorum. Kar yağdığı zaman nedense çok mutlu oluyorum. Çocuk olan ruhum iki kat çocuklaşıyor. Hoplayıp zıplıyorum resmen evin içinde.Yedi mahalle duyuyor kar yağdığını sayemde. Sosyal paylaşım sitelerinde , blogda , her yerde, her gördüğüm kişiye ilan ediyorum, bilmiyorlarmış gibi.  İşte yeni yılın ilk günü sabahı, dinlenmiş ve barutlarımdan arınmış vaziyette uyanıp perdemi açtığımda baktım ki kar yağıyor , hemde lapa lapa.


Çığlık çığlığa evin içinde dolaşmaya başladım. "Kar yağmış, kaarrrrr "diye. O kadar çok istiyordum ki yağmasını. Bir an şöyle düşündüm. İşte rabbin sana, yeni bir yıl için ilk hediyeyi verdi. Hani hediyeleşmek yeni yıl adeti ya. Demek ki dedim, bu yıl boyunca daha bir sürü hediye alacaksın yüce yaradandan. Dün gece yerlerde sürünen moral, ümitsizlik bir anda kayboldu o anda. İşte bu güzelliklerle yaşıyoruz galiba. Yoksa cidden çekilmez bu hayat. Hemen kahvaltı faslını gerçekleştirdim. Açım çünkü. Lapa lapa kar yağışını, sıcacık çayımı yudumlayarak izledim. Çayı ayrı keyifli içtim. Defalarca çay içtim. Evin her bir penceresini dolaştım, elimde ince belli çay bardağı ile. Dağlara baktım, çam ağaçlarına baktım.  Her bir pencereye ayrı koşup, her manzaranın tadını ayrı çıkarmak için uğraşıyorum. Hepsinde de içim uçuyor. Aslında gözlerime nakşediyorum, yıllar sonra göremeyeceğimi düşündüğüm bu manzarayı.  


Neden göremeyeceğimi düşünüyorum, çünkü havalar o kadar sıcak gidiyor ki, artık bir zaman sonra bu küresel ısınma nedeni ile sanırım hiç kar yağmayacak. Ankara'nın karı meşhurdu. Tabii "eskiden " demek daha doğru olacak. Geçmişte öyle karlar yağardı ki, yollar kapanır günlerce kalkmazdı kar. Okula diz boyu karda giderdik. Şimdilerde  kar yağıyor , tutuyor ve eriyor.  Böyle olunca da her anını iyi değerlendirmem gerekiyor. Kahvaltı faslından sonra, yollara düşme faslı geldi. Yüzümde kar taneciklerini hissetmeliydim. Bu arada içimin nasıl uçuştuğunu anlatamam. Yok yok  anlatayım, pır pır pır pır ediyor içim. Hemen çıkmak istiyorum dışarı, ya kar yağışı durursa. Hayalim huşu içinde sokakları dolaşıp, doya doya tadını çıkarmak. Ayaklarımın altında gıcırdayan karları hissetmek. Ellerim ayaklarım donsa da , ısınan yüreğimle yürümek, yürümek, yürümek. Gerekli giysileri kuşanıp, fotoğraf makinamı da cebime  koyup düştüm yollara. İşte bu görmüş olduğunuz kareler o anlardan bazıları. Tam istediğim gibi çekim yapamadım. Bazı sebeplerden dolayı, alelacele bir kaç kare çektim. Ve bu yürüyüşü şu şekilde tamamlayıp eve döndüm. Botlarım süet olduğu için tüm kar sularını içine çekti, çoraplarım sırılsıklam oldu. Ayak parmaklarım dondu. Şemsiye kullanmadığım için üzerimdeki kaban tüm suyu içine çekti ve ağırlaştı. Paçası uzun olan kot pantolonum, yerdeki karlarla temas ettiği için dizime kadar ıslandı. Tüm bu ıslaklığa rağmen eve döndüğümde çok mutluydum. Oysa normalde ıslanmaktan nefret ederim.   Şimdi tekrarını bekliyorum dört gözle. Daha da çok yağsın, saatlerce yağsın, günlerce kalsın diye dilekler tutuyorum içimden. Ve sanıyorum ki  bu satırlardan sonra, kar yağdığında aklınıza geleceğim bir şekilde. 
Her kar tanesi düşüşünde; benden size kucak dolusu sevgiler , selamlar var, kabul buyurunuz .  
Ve işte bir kar klasiği. Yakınlarda bulunan bir parkta, bulduğum boş alana, ayak izimle bu kocaman kalbi konduruverdim. 
Demiş ya şair "ben seni sevmenin tadını çıkarıyorum "...
Hep sevgi ile ve sevgili kalın. 







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki Kum Tanesi , zaman ayırıp okuduğunuz ve yorumda bulunduğunuz için teşekkür eder.

.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...