Salı, Nisan 15, 2014

Geçmişe yolculuk

Yaşandığı an ve günde hayatımızda çok önemli bir yer edinen olaylar, yaşananlar, üzerinden uzun yıllar geçince ya kanıksanıyor ya da unutuluyor. Böyle olması bazı yaşananlar için olumlu elbette. Her duygu yaşandığı an itibari ile bünyemizde yaşamaya devam etseydi ne olurdu halimiz. Zaman her şeyin ilacı denen şey bu işte. Bazı olayların üzerinden o kadar uzun zamanlar geçmişki, az önce radyoda kulağıma gelen bir haberle eskilere doğru yolculuk yaptım. Bu yolculuğa sizi de dahil etmek istedim bugün.

15 Nisan 1912 yılında ilk seferine çıkan Titanik transatlantiği , Newfoundland'in güneyinde bir buz dağına çarparak sulara gömüldü. 1.513 kişi bu kazada öldü. 2340 yolcu ile başlamıştı yolculuğa. Titanik neden battı sorusuna bir çok yorum var. Kimi, ayı suçlu buluyor. Titanic batmadan üç ay önce , ay dünyaya en yakın mesafeye ulaşıyor ve gel-git ler hiç olmadığı kadar yükseliyor. Bu da buzul hareketlerini değiştiriyor. Bugün yaşanan kanlı ay tutulması umarım kötü olaylara sebep olmaz diye geçirdim hemen içimden. TIK  Bir başka yorum, yanlış bir komut sonucu buz dağından kaçmak yerine üzerine doğru gidildiğine dair. İlgilenenler detaylar için  TIK   ve TIK  ve TIK


foto

Denizde bunlar olurken havada neler vardı acaba. 15 Nisan 1933' te Ankara _ İstanbul arasında tarifeli uçak seferleri başlamış. Ankara'da havalimanı olmadığı için kalkış ve varış noktası Güvercinlikte bulunan askeri hava alanı imiş. Bilet fiyatı 35 Lira 5 Kuruş. Bu  küsuratlı uygulama rakamlarının o günlerde de olduğunu görünce, atalardan gelen bir adet olduğunu anladım. Neden 35 Lira değil acaba. Şimdi de gözüme Ankara içindeki hız levhaları dokunuyor. Azami hız şehir içinde 82 Km. Neden 80 değil ? Bilen varsa bi aydınlatır mı beni. Dönelim uçak seferimize. Ankara'dan binince hemen İstanbul'a gidemiyordunuz yalnız. Önce Eskişehir'e uğruyordu uçak, oradan da yolcu alıp İstanbul Atatürk hava alanına iniş yapıyordu. Bitmedi yolculuk. Atatürk hava limanı o zamanlar şehrin çok dışında kaldığı için trene binip şehir merkezine geliniyordu. Yolculuk süresi yaklaşık 2 saat 45 dakika kadardı. Havacılık kronolojisi ilginizi çeker mi bilmem TIK 


Havada, denizde bunlar olurken, karada neler olmuş. 15 Nisan 1983 İstanbul sıkıyönetim komutanlığı , vatandaşlıktan çıkartılan Yılmaz Güney ve Cem Karaca'ya ait her türlü eserin , basım, yayım, dağıtım ve bulundurulmasını yasakladı. Cem Karaca, kocaman numaralı gözlükleri ile gözümde canlanıverdi bunu okuyunca. Ne kadar üzülmüştür bu yasağa diye düşündüm. Bir şarkısının bende ayrı bir yeri var. Çok seviyorum nedeni olmadan. TIK 

Dağ başında rastladım aksakallı birisine
Bin yıllık bir halıya bin yıldan beri
Bağdaş kurmuş bir çınar gibiydi
Sordum ona "Aşk ne ustam hayatın sırrı ne,
Tepeden tırnağa aşığım ben
Ve koskoca bir hayat var önümde?"

Sevda kuşun kanadında
Ürkütürsen tutamazsın
Ökse ile sapanla vurursun da saramazsın
Hayat sırrının suyunu
Çeşmelerden bulamazsın
Ansızın bir deli çaydan içersin de kanamazsın...






**Bu arada ben geçen yıl bugün ne yapıyormuşum acaba diye Facebook sayfamda, solda bulunan uygulamalar alanındaki "Bugün" kısmına tıklayınca gördüm ki , İstanbul'da gezmekteymişim. Telefonumu klozete düşürmüşüm, pert olduğu içinde  kendime geçici bir telefon bulduğumu bildirmişim arkadaşlarıma ve demişim ki 
 "Gecici bir tlf buldum.teknolojiye daha uyumlu :))arayin gari " 

1 yorum:

İki Kum Tanesi , zaman ayırıp okuduğunuz ve yorumda bulunduğunuz için teşekkür eder.

.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...