Çarşamba, Kasım 25, 2020
Çarşamba, Kasım 04, 2020
Sınırlar
Bir fil, bir tonluk yükü hortumuyla kolayca kaldırabilir. Ama siz, hiç bir sirke gidip bu dev yaratıkların sessizce küçük bir kazığa bağlandıklarını gördünüz mü?
Bir fil, küçük ve güçsüzken bir zincirle hareketsiz bir demir kazığa bağlanır. Ne kadar çok zorlarsa zorlasın, zinciri kıramayıp kazığı yerinden oynatamadığını keşfeder.
Sonradan fil, ne kadar büyük ve güçlü hale gelirse gelsin, yerde yanı başında duran kazığı gördüğü sürece hareket edemeyeceğine inanmaya devam eder.
Birçok akıllı yetişkin de sirkteki fil gibi davranır. Düşüncelere, hareketlere ve sonuçlara hapsolmuşlardır. Asla kendi koydukları sınırların ötesine geçemezler.
Cumartesi, Ekim 31, 2020
Altı çizili satırlar
" Çünkü sabah günün gençliğidir; her şey neşeli, ferah ve kolaydır: Kendimizi güçlü duyumsarız ve tüm yeteneklerimiz tam bir düzen içindedir. Sabah saatlerini geç uyanarak kısaltmamak ,uygunsuz işlerle yada konuşmalarla harcamamak gerekir; sabahı yaşamın özü olarak görmek ve bir ölçüde kutsal saymak gerekir. Buna karşılık , akşam, günün yaşlılığıdır : Akşamları bitkin, boşboğaz ve dikkatsiz oluruz. Her gün, küçük bir yaşamdır, her uyanış ve yataktan kalkış küçük bir doğumdur, her taze sabah küçük bir gençlik ve her yatağa gidiş ve uyuyuş küçük bir ölümdür. "
Yaşam Bilgeliği Üzerine Aforizmalar / Arthur Schopenhauer
Salı, Ağustos 25, 2020
Hikikomori
Yakın zamanda bir arkadaşımla telefon konuşmamızda bana " ben artık hiç dışarı çıkmayacağım, hayatım evde yemek yapmak, temizlik yapmakla geçecek ve sanki bu hayattan başka bildiğim bir hayat yoktu gibi gelmeye başladı " dedi. Evde kal modunu o kadar benimsedik ki, bazen bende hep böyle yaşayacağım gibi hissediyorum gerçekten. Üstelikte, yaz olması dolayısı ile açık havada çokça vakit geçirmeme rağmen. Ya kış nasıl geçecek.? Daha çok eve kapalı kalacağız. Biz eve kapalı kalmaktan hoşlanmazken, kara kara kış nasıl geçecek diye düşünürken, bunu hastalık olarak yaşayanlar olduğunu öğrendim iki gün önce.
Hikikomori ; Japonca'da "sosyal çekilme " anlamına geliyor. Japonya'da bir çok genci etkisi altına alan bir hastalığın adı bu. Kişi odasına çekiliyor, zamanının çoğunu bilgisayar başında geçiriyor, sürekli oyun oynuyor, müzik dinliyor, film izliyor. Yeme-içme-uyuma gibi tüm ihtiyaçlarını odasında bilgisayar başında gerçekleştiriyor. Hatta bazıları tuvalet ihtiyacını bile odasında , pet şişe kullanarak karşılıyormuş. Sanal bağımlılık gibi görünse de, ondan farklı olarak bu insanlar yıllarca odalarından çıkmıyorlar anladığım kadarı ile. Hastalık sadece Japonya'da değil elbette. Görülme sıklığı olarak en çok orada olması ve Japon doktorların bu adı vermesi dolayısı ile Hikikomori olmuş. Türkiye'de de mevcut bu hastalık, gençler en çok etkilenen grup. Bu corona bitmezse artış gösterebilir gibi geldi bana. Ne dersiniz?
Belirtileri neler ?
* Zamanın büyük kısmını evde geçiriyorlar ve dışarı çıkmak istemiyorlar.
* İnsanlarla ilişkiden kaçınıyorlar hatta arkadaşlıklarını sonlandırıyorlar. Daha da fenası aile bireyleri ile bile konuşmak istemiyorlar.
*Aşırı yalnızlıktan dolayı zaman içinde kaygı bozukluğu ve stres artışı gözlemleniyor.
*Bir şey sorulduğunda bağırarak cevap veriyorlar.
*Saldırganlık gösteriyorlar.
*Bilgisayar başında yemek yemeye başlıyorlar ve sürekli bilgisayarla meşgul oluyorlar.
Nedenleri daha çok çocukluk ve ergenlikte geçirilen ruhsal travmalar teşkil ediyor. Beğenilmemek, sevilmemek , sevgiliden ayrılmak, arkadaşlar tarafından dışlanmak, kendini çirkin yada beceriksiz görmek gibi bir çok şey güven duygusunu azaltırken, kişinin çevresinden uzaklaşmasına sebep oluyor. Çocuklarımızı iyi gözlemlememiz gerek anlaşılan.
Pazar, Haziran 14, 2020
Ondan Bundan Şundan
![]() |
Pazar, Mayıs 31, 2020
Geceler
Corona Günlükleri
Cuma, Mayıs 01, 2020
Benden şeyler
Derin sessizlik biraz ürkütsede , bir yandan da hoşuma gidiyor. Ne yaman çelişki. Sakinliği ile özlenen sahil kasabası şehrime gelmiş, ama mutlu etmiyor. Sarılamıyorum sevdiklerime, gülüşleri uzakta, yüreğim buruk. Biliyorum geçecek. Tek tek çıkartıyorum hayatımdan gereksiz şeyleri. Çıkardıkça fazla geliyor kalanlar. Sadeleşelim. Gün aydı.
Sevgi ...
Koşulsuz sevdiklerimi, koşullara bağlıyorum. Kendime döndükçe bu sessizlikte, kendi kıymetimi buluyorum. Almadan vermeye alışmışken, alma isteğine kapılıyorum derinlerde. Sen bana bir değil, artık beş adım gel diyorum. Ben yorgunum yol almaktan. Kırıklarımı tamir etmeye çalışmıyorum. Kaldırıp çöpe atıyorum. Açılmayan telefonları, dönülmeyen mesajları siliyorum rehberimden. Çünkü benim için önemlisin, severim yaratılanı yaratandan ötürü ne de olsa. Rahatsız etmek istemem bir daha. Üzülüyorum çok üzülüyorum, kimsenin olmadığı yerlerde "seni seviyorum" diye seslenenlere. Çocuklar güzel günler görmeli, sevgi dolu güneşli günler görmeli diye, tüm sevgimi onlara veriyorum. Sevgi.
Yaşamak...
Ne kalıyor geriye bizden, yaşanmışlıklardan başka . Yaşadığım değil ama yaşayamadıklarım pişmanlığım oluyor hep. Alacaklıyım kalan zamandan ve daima alacaklı kalacağım biliyorum. Yine de "Gelsin hayat bildiği gibi gelsin, işimiz bu yaşamak" diyorum, yaşayabilmek ümidiyle.
Füsun T. 01.05.2020, Ankara
Corona Günlükleri