Salı sabahı 7.30 da gözlerimi açtığımda babamı giyinip kuşanmış buldum. Hayırdır deyince, "bahçeye kahvaltıya gidiyorum hadi gel" dedi. "Gözlerimi ovuşturuyorum daha uyanamadım bile, hem hava da hafif esintili" gibi mırıldanmalardan sonra " e gidelim hadi " dedim. Çok mırıltılı biriyim . Her şarta kolay uyum sağlayamıyorum. "Haydi kalk gidelim" bir tip değilim. Bilenlerin tabiri ile içimde bir kraliçe yaşıyor. Her tür şartın uygun olması lazım benim yola çıkmam için. Hava güzel olacak, mekan güzel olacak, her şey yolunda olacak ... uzar gider bu liste. Rahmetle anacağım çılgın Meloş halam, haydi gidiyoruz dediğin anda çantası kolunda hazır her yola çıkardı mesela. Her yerde kalırdı. Ne güzeldi. Benim çantamı hazırlamam bile mesele. Şunu mu giysem, bunu mu alsam.... bu liste de uzar gider , uzatmayayım. Netice olarak "kalk gidelim " tiplere hayranım ben, öyle olmaya çabalıyorum ama zor be .
Saat 8 gibi yola çıkmıştık. Bahçe eve yaklaşık 25 km uzaklıkta. Yol boyu kalan uykuma ara ara devam ettim. Sıcak ekmek büfesinde durup kahvaltı için köy yumurtası, tahıllı ekmek, poğaça alarak devam ettik. İyi ki gelmişiz demem, kilitli bahçe kapısını açmamla aynı saniyeye denk geldi. Huzurlu bir sessizlik karşıladı çünkü bizi. Şehirde oturduğumuz ev cadde üstü, bahçeye ulaştığım zaman kulağımdan yolun uğultusu kaybolunca anlıyorum; gün boyu, yıl boyu, yaşam boyu nasıl bir ses kirliliği ile muhatap olduğumu. Koca bir "ohhhh rahatladım" sesi geliyor kulaklarımdan, beynimden.
İlk iş ocağa çayı koymak oldu. İkinci iş komşu köpek Ateş'e poğaçalarını vermek. Çok şükür komşu kedi Salo ortalarda yok. Kuşların ise hiç sesi yok. Aslında eskisi kadar kuşta yok. Çünkü yaramaz komşu kedi Salo onlara ve yuvalarına rahat vermiyor sanırım. O yüzden bizim bahçede yuvalanmaktan vazgeçtiler. Oysa eskiden kuş sesinden durulmazdı bende onlara "şişşşsttt bi susun " diye bağırırdım. Köstebekler uyanmış ve bahçenin her yerinde tepecikler oluşturmuşlar. Umarım çimlerin altında dolaşmazlar. Yoksa tüp gazla ölüme gidecekler.
Bahçedeki ağaçlarda uyanmış. Süslenmiş , çiçeklenmiş, ama az miktarda. Umarım daha geç açarlar, üşütme riskleri mevcut hala. Bu güzel minik erik ağacına ait.
Babamdan kaçırabildiğimiz ( her yere bitki dikmek yasak, her bitkinin yeri var ) sümbüller de açmış , hemde şahane açmış. Kocaman açmış. Rengi de bir harikaymış. Kokusu da ömre bedelmiş. Ve sümbüller açmışsa bahar gelmiş demekmiş. SÜMBÜL
Sarı yıldızlar çakıl taşlarının arasında parlıyorlar. Kır çiçeği bunlar. Her yıl çakılların arasında kendiliklerinden çıkıyorlar. Gagea sp. cinsi oluyor galiba. Çiçeklerin boyu çakıllardan küçük nerdeyse. Ama ben onları çokkkkk seviyorum. Bir de beyaz yıldızlar var, onlar henüz açmamış.
Kahvaltı da hazır bu arada. Yumurtalar rahmetli annemi anmak adına yapıldı tarafımdan. Çünkü bahar geldiğinde yapar yedirirdi bize. Sağlık, bereket olsun diye. Bir de soğan kabuğu ile boyardı yumurtaları. Duymuştur bir yerlerden, yoksa ailede böyle bir gelenek yok. Çok bilgili biriydi. Tabaktaki siyahlar kuru üzüm. Bilgili annemin, annemden daha bilgili annesi, yani anneannem tenbihlerdi bize; "kızım sabahları 21 tane kuru üzüm yiyin, hasta olmazsınız " derdi. Aile sırrı paylaştım sizinle. Sevildiğinizi bilin. Yumurtaları tokuşturmayı hiç ihmal etmeyiz babamla. Her zaman olduğu gibi kaybettim. Babam hile yapıyor galiba.
Kahvaltı sonrası keyif çayımı ise, elimde bardağım bahçeyi turlayarak içtim. Her bulduğum doğal sehpayı kullanıp, fotoğraf çekmeyi de ihmal etmedim.
Kır çiçekleri ufaktan açmaya başlamış ya, ballı balabalar da açmış az miktarda. Bazıları erkenci henüz tamamı açmamış. Şifalı bir ot. BALLIBABA
Ve karahindibalar. Çimenlerin düşmanı, insanların dostu, benim sevgililerimden, şifalı bitkilerden KARAHİNDİBA
Ve yavaş yavaş bahçe çalışmaları başlıyor. Ekilecekler, dikilecekler planlanıyor. Sevdiklerimle sabah kahvaltı organizasyonları, sabah kahveleri, bahçe sohbet günleri de kafada oluşturuluyor. Yeni havadisler, yeni fotoğraflar gelene kadar şen ve esen kalın.
Sanırım henüz haberiniz yok.sevgili Elif http://elfony.blogspot.com.tr/ minik kızı Eceyi 22 martta kaybetmiş. çok kötüyüm, hala kabullenemedim. ecenin hiç bir hastalığı yoktu, nedne öldü minik Ece bilmiyoruz. Birden aniden ne oldu , Ece neden gitti? başımız sağ olsun. Size bu kötü haber vermek kolay olmadı.
YanıtlaSilEbru
Aman Allahımmmm !!!! inanılmaz üzüldüm. Haberim yoktu. Ahhhh ahhhh... !!!!!
Silne güzel, ne mutlu:)
YanıtlaSilGüzeldi deli annem :)
SilKalk gidelim insanlarından biri de benim sanırım.Hatta iki tane kalk gidelim organizasyonu olsun hemen sıraya koyarım,hiçbirini es geçmem.Aile sırrı için teşekkürler :)Annenin mekanı cennet olsun.Yumurta tokuşturmanın bir hilesi vardı ama hatırlayamadım şimdi.İyi ki de gitmişsin bizimde gözümüz gönlümüz açıldı...
YanıtlaSilHümeyracım kıskandım valla şimdi. Maşallah diyim hemen .:)) Keşke bende öyle olabilsem. İkizler burcu musun yoksa ?
SilNerden bildin Füsun'cum :)ikizler doğru...
SilYeğenimde ikizler ve aynen sen gibi, iki değil üç organizasyon olsa yetişir :)))
Silbaaak nostaljiiiii :)
YanıtlaSilEveetttt , güzel günlermiş miş ...
Sil