Pazar günü öğleden sonra canım feci şekilde simit istedi. Kulağım yoldan gelecek "simiideee" sesindeydi ama ne yazık ki o sesi nafile bekledim. Pastahane simidi ya da simit sarayı simitlerinden değildi istediğim , onlar simidi simit olmaktan çıkarttı, bambaşka, keyifsiz bir lezzet haline soktu. İlle de sokak simidi. Çıtır çıtır, gevrek Ankara simidi istedim. Aslında sokağımızın simitçisinin cep telefonu var ama aramadım. Çok yağmur yağıyordu ,eminim bu yağmurda çıkmamıştı dışarı. Canım simit isteye isteye, çayın yanında bisküviye talim ettim. Buna da şükür.
Ve; bu sabaha sağlıklı bir şekilde gözümü açtım. Ayaklarım yere bastı, yürüdüm, elimi yüzümü yıkayacak su buldum, yiyecek kahvaltı buldum, yanımda "günaydın" diyebileceğim bir nefes vardı. Buna da çok çok şükür.
Günaydın. Gününüz gevrek sokak simidi tadında geçsin.
simitin tarihçesi |
Bu yazıdan sonra yarınki sabah kahvaltı menüsü hazır bende :)
YanıtlaSilOhhh afiyet olsun, şifa olsun. Ben pazar gününü bekleyeceğim. Ama şöyle bişi var, Ankara simidi bir numaradır, benzemez İstanbul simidine :))
SilMis canım nasılsın
YanıtlaSilSenin yaptıkların daha mis. Hiç iyi değilim Ayşe, yaptıklarına bakıp bakıp iç geçiriyorum çünkü :)))))) sevgiler
Silİstanbul sokak simitleri diş kırıyor efem yenilecek gibi değil, samsun ve merzifon işi simitleri veya daha yumuşak simitleri seviyorum ben :)
YanıtlaSilSiz Ankara simidini bir bilseniz, vazgeçemezsiniz :))
YanıtlaSilheeey bak ben çaya eti pötibör banıp yiyom hep bayılırıım :)
YanıtlaSilben de öyle yaptım zaten :))
Sil