Öncelikle hepinize şahane bir pazar diliyorum. Mutlu, huzurlu ,doğa ile iç içe ve kahkaha dolu bir gün geçirin.
Bir Anadolu kasabasında doğup üç yaşında Ankara'ya geldim. Yazları büyüklerimin yanına, doğduğum yere giderdim. Özgürce, kocaman bahçelerde kuzenlerimle oynardık.
Halalarım, anneannem, babaannem, dedelerim, kuzenlerim bir arada mutlu ve güzel bir aileydik. Anneannem bizi bağa götürmeyi severdi. Sabah ezanından sonra başlardı kıpırdanmaya ve bizi uyandırırdı. Her ne kadar ben sevmesem de yapacak bir şey yok, küçüksün evde kalamazsın. Gidilecek mecburen. Şehir çocuğuyum ya, ottan çöpten pek hoşlanmıyorum. Açıkçası tırsıyorum yılandan, akrepten. Bağa gidiyorum, kendime bir yer yapıyorum.,fazla ota çöpe bulaşmadan günü geçiştiriyorum. İşte bu sabah bende sabah ezanında uyanınca ,o günlere ait bir anı canlandı gözümde. Bir gün yine bağa gittik sabahın çok erken saatlerinde. Dedem o gün komşunun eşeğini ödünç almıştı. Eşyalar yüklendi, dedem eşekle yola koyuldu, biz yaya olarak. Neyse efendim çok detaya girip uzatmayayım, bağa gidildi, gün orada geçirildi, dönüş zamanı geldi. Dedem benim eve eşekle dönmemi istedi. Olurdu ,olmazdı derken. "Korkma, eşek evin yolunu biliyor ama sen yinede arka yoldan değilde çarşının içinden git " dedi. Hafif tırsak bir şekilde eşeğe bindim. Biraz gittikten sonra hoşuma gitti. Her şey yolunda. Elimde bir sopa, eşeğin boynuna dokunuyorum onunla. Hangi yöne gitmesini istersem ona göre boynuna vurmam gerek. Ama ben bir balık burcu insanı olarak nasıl kıyabilirim ki hayvana, o kadar yavaş dokunuyorum ki, hayvan hissetmiyor bile sopayı ve istediğim yöne gitmiyor tabii ki . Allah'tan evin yolunu biliyor . Eve yaklaşmaya başladık. Eve çıkan yol yokuş ve o yokuşun başında bir yalak var. Yalak nedir diyenler için ; hayvanların su içmesi için yapılmış , tahtadan yada taştan su havuzu. Tabii arkadaşım eşek susamış, yalağı görünce benim kontrolümden çıktı tamamen. Ben sağa gitmesi için dokunuyorum, onun gözü yalakta, o yalağa doğru gidiyor. Sonuçta o kazandı. Yalağa gitti. Ve su içmek için kafasını eğmesi ile birlikte ben öne doğru kaymaya başlayınca, hatırlayamıyorum tam olarak ama sanırım bağırmaya başladım. Çünkü düşeceğim. Dedemin çarşının içinden git demesinde varmış bir hayır.Benim korkulu halimi gören çarşıdaki amcalar hemen müdahale ettiler. Beni tuttular. Korkma hayvan susamış su içecek dediler. Arkadaşım eşek suyunu içti. Ve müdahaleme gerek kalmadan evin yoluna doğru yöneldi. Eve gelip üzerinden inmeyi başardım , deriinnn bir nefes aldım. Ve hafızama kazındı o gün. İlkokul yaşlarıma dair, benim için hoş bir anı ile güne gözümü açınca , dilime de doğal olarak güzel insan
Barış Manço'nun arkadaşım eşek şarkısı takıldı. Pazar şarkısı da böylelikle belirlenmiş oldu. Bu vesile ile büyüklerimizi ve
Barış Manço'yu da rahmetle analım.
Arkadaşım eşek
Yazıyı okumak çok eğlenceliydi. Öyle güzel anlatmışsın ki o halin gözümün önünde canlandı,gülümsedim. İnsanların çok derinlerde kalmış anılarını bile canlandırabilen üç duyu varmış. Bir lezzet,bir koku ve tanıdık bir ses veya melodi anıları tekrar su yüzüne çıkartabilirmiş. Bir yerlerde okumuştum.
YanıtlaSilŞarkı da iyi bir seçim olmuş canım. Sevgiler ve mutlu haftalar.
Belki bilinçaltım çalıştı sabah sabah. O halim feciydi :)))) Sanada çok güzel bir hafta dilerim Lilacım.
YanıtlaSil