Fotoğraf etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Fotoğraf etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Pazartesi, Mart 30, 2015

Ruha şifa

Haftanın ilk günü yapılabilecek en iyi şeylerden biriside , hayal kurup ruhu şifalandırmak. Nasıl mı yapacağız ? Her bir fotoya bir süre bakıp, o fotoda bir süre yaşayıp, derin bir nefes alıp sonraki fotoya geçeceğiz. Tüm fotoğraflar bittikten sonra bana yazabilirsiniz. Yanınızda kim ya da kimler vardı, yoksa yalnız mıydınız , keyifli miydiniz., size neler hissettirdi. Hangi foto sizi daha çok etkiledi. Bana yazmasanız da en sonunda kendiniz için bir düşünüp, derleyip toparlayın. Şifa bulmanız dileği ile , mis gibi güzel günlerle, sevgi dolu bir hafta dilerim. Sevdiklerinize sıkça ve sıkıca sarılmayı unutmayın. 

                                                                                                                                                burada

                                                                                                                                                              burada
                                                                                                                                                            burada
                                                                                                                                                                  burada
                                                                                                                                                burada

                                                                                                                                                burada
Fotoğraflar Pinterestten , üzerlerine tıkladığınızda sayfaya yönlendirileceksiniz.

Cuma, Ocak 09, 2015

Buz tuttuk

Günaydın. Ankara bu sabah _ 20 'leri gördü. Güneş var ama çok çok soğukta var. Kar yağarken iyide ,sonrası buz, soğuk. Bir lodos lazım. Lodos için de şu söz söylenir halk arasında "Lodos karı kor , adamı kar gibi yapar". Her şekilde insanlar kar gibi oldu bu soğukta zaten. Bir Reşadiye atasözü okudum pek sevdim, onunla noktalayalım bu kısmı.

Baktın kar havası, eve gel kör olası.

Okullar tatil, dolayısı ile bizim kursta tatil. Tatil  olsa bile bugün günlerden sanat. Doğanın kendi sanatından örneklemeler yapalım istedim , ruhumuz dinlensin bugün. Bu muhteşem görüntülerle görmediklerimizi görelim, bir kez daha şükredelim bize sunulan bu şahane yaşam için. Sen sus gözlerin konuşsun diyen şarkı misali artık ben susayım görseller konuşsun.














Fotoğraflar sahiplerine aittir. Pinterestten alınmıştır. 

Çarşamba, Aralık 24, 2014

Günaydın

Foto : Füsun T.

Dün mutfak alışverişi için bir AVM'ye gittim. Piyasadaki kriz fena. Mağazalar boş. Her zaman sıra beklediğim koskoca market bile bomboştu. 

Alışveriş sonunda yine, bir şeyleri kasada unutup geldim çok şükür. Bu nasıl bir dalgınlıksa. Eve gelince aldıklarımı yerleştirdim ama ayılamadım. Taa neden sonra, "yahu ben hurma almıştım nerede peki " dedim ama tabii ki iş işten geçmişti. Hurma kasadan geçti mi geçmedi mi bilemiyorum. Çünkü kıvırıp çöpe attığım fiş ıslanmış ve yazılar silinmiş. Her şeyin bir bedeli var, unutkanlığında elbette.

Alışveriş sonu, AVM garajında arabama doğru ilerlerken, karşıdan gelen araba dikkatimi çekti. İçinde yamulmuş bir genç kız vardı. Bir de baktım ki, bir elinde kutu meyve suyu, bir eli direksiyonda, direksiyonu tuttuğu taraf kulağı ile omzu arasında ise cep telefonu var ve araba hareket halinde, garajdan çıkıyor. Ayakta olmanın verdiği avantajla oracıkta içimden ayakta alkışladım genç kızımızı, bunca şeyi bir arada yapabildiği için. Ve içimden seslendim , duydu mu acaba. "telefonu öyle kullanma boyun fıtığı olursun ".  Umarım trafikte de o şekilde ilerlememiştir !

Gençlerle ilgili söylemek istediğim bir sürü şey var. Dıv dıv'cı yaşlı teyze olup, bizim zamanımızda diye söz başlamamak  için yazmıyorum buraya. Bana teyzee teyze teyzee  dedilerrr diye sokaklarda şarkı söylerim sonra. 


Foto : Füsun T.

                                 Gençler, aynı benim ortancalar gibi pespembe görüyor hayatı. 
                                             Seviyorum onları ortancaları sevdiğim gibi

Pazartesi, Aralık 01, 2014

Günaydın

Gününüz aydın, haftanız şenlik, esenlik ve sıhhat dolu olsun. Gülümseyerek, yeşile bakarak başlayalım haftaya. Ruha ve vücuda şifa bir renk.  TIK

foto:Füsun T.

Salı, Temmuz 01, 2014

Geçen yıl bugün

Facebook'un "bugün" diye bir uygulaması var. Ona tıkladığınız zaman haber akışında, sizin ve arkadaşlarınızın  geçen yıl bugün neler paylaştığınızı gösteriyor. Az önce tıklayınca geçen yıl bugün face'de bloga yazdığım bu yazımı paylaşmışım. Tekrardan zarar gelmez faydası bile olur diyerek sizi o günkü yazıyı okumaya davet ediyorum. Bir konu mankeni de paylaşayım da sayfa bomboş görünmesin.

Foto : Füsun T.

                                                             YAZIYI OKUMAK İÇİN TIKTIK

Çarşamba, Ocak 29, 2014

Ondan şundan bundan

Herkese merhaba. 
Bu cümle ile birlikte, Japonya'dan bildiren sevimli blogcu Sergül'ün kulaklarını çınlatıyorum. Sergül, video kayıtları paylaşıyor ve kayıta başlarken mutlaka "herkese merhaba" diye başlıyor. Çok tatlı bir çift olan Sergül ve Yoshi'ye sevgiler. Japonya ile ilgili yazılarını  zevkle takip ediyorum. TIK

Bu geceyi biraz uykusuz geçirdim. Parkinsonizmi olan ve aldığı ilaçlardan dolayı uykusunda "imdattttt imdatttt " diye bağıran babama kulak verince , fırsat bu fırsat deyip benim uyku firar ediverdi. Onun bana geri dönüşünü beklemek biraz acılı bir süreç oldu. Çünkü dişim zonkladığı için zor bela uyumuştum. Uyanınca dişim yeniden zonklamaya başladı. Bela demişken, bu 2014 yılının başıma bela olmasından baya bi korkmaya başladım. Başladığından beri yatay vaziyetteyim, dikey ve rahat bir duruma geçmeyi umut ediyorum. Bir hastalık bitiyor bir yenisi başlıyor. Bunaldım resmen . Bir başka ve olumlu düşüncem ise şöyle; ay sonuna kadar tüm hünerlerini gösterip  beni rahat bırakacağını düşünüyorum bu 2014'ün . Evet evet bu olacak kesinlikle. Bolca asabiyim de bu yüzden. Sık sık sesimin yükseldiğini fark ediyorum. İçimde de bir fırtına bir fırtına. Dün aklıma şöyle bir şey  geldi. Arabaya binip biraz sessiz tenha bir bölgeye yol alayım, sonra arabadan ineyim "Heytttttt uleynnnn dağılınnnnnn " diye kara bulutlara haykırayım. Hatta; atamam ama denerim en azından, şöyle ağız dolusu bir çığlık atıp, hiç bir şey olmamış gibi arabama binip geri döneyim diye düşündüm. Bu satırları yazarken de şunu düşündüm. Kim bilir bunu yapmayı isteyen kaç kişi var. Hem de ne büyük sıkıntılardan dolayı. Tövbe yarabbim, bu ufacık şeylerde böyle düşündüğüm için affet beni. Dert verip derman aratma. Bunlar dert değil, ne dertler var, sus Füsun. !!!
Bilenler bilir , uzun yazı okumayı da paylaşmayı da sevmem. Bu aralar çenem düştü işte. İdare edeceğiz hep beraber.

Son yıllarda pastada değişik modalar , değişik şekillendirmeler mevcut. Şimdiki moda , temalı pastalar. Pastahaneye nasıl bir hikayeniz olduğunu ya da ne tür bir tema istediğinizi bildiriyorsunuz ,onlar sizin isteğinize göre pastayı oluşturuyor. Bu işte seramik sanatçıları çalışıyor. Pastayı çamur gibi işliyorlar. Şimdi göreceğiniz örneğin teması ise "ölüm bizi ayırana dek" imiş. Pasta sanatçısı bu temadan alttaki düğün  pastasını çıkarmış.Çok başarılı bir çalışma . En ince ayrıntılara kadar çalışılmış. Böyle bir düğün pastası ister misiniz bilmem ama sanatlarını konuşturmuşlar. 

diğer pastalar ve detaylar için tıklayıp Gallery'e bakın

Onlar sanatını pastada konuştururken Dana &Stephane Maitec'te fotoğrafçılıkta sanatlarını konuşturuyorlar. Moda ve portre fotoğrafçısı olarak şahane çalışmaları var. Bir de blogları var bazı çalışmalarını paylaştıkları. Nefis fotoğraflar mevcut. Bloga bi uğrayın derim. Bir de video sunayım size, çekimlerin nasıl yapıldığına dair. Çok zevkli bir iş bence   TIKTIK 

Dana & Stephane Maitec Photography

Sanat üzerinden gittik bugün. O zaman son olarak  tiyatroya yer verelim. Geçtiğimiz hafta Ankara Devlet Tiyatrosunda Macbeth'i izledim. Tiyatroya hayran olan ben bu sezon, içimdeki fırtınaların etkisi ile biraz zor adapte oluyorum. Ruhumla, tüm benliğimle izlerdim oysa oyunları. Yalan da söylemeyi sevmem, oyunun 2 saat 30 dakika olduğunu öğrenince bi durakladım ama, oyuncu kadrosuna  bakınca devam Füsun dedim. Yanılmamışım.Güzel bir oyundu. Bir ara gözlerim doldu. Oyundan değil, gördüğüm oyunculardan. Güven Besimoğlu, Savaş Tamer... Ankara tiyatrosunun emektar oyuncuları. Siz çok yaşayın dedim içimden. Oyunda neye odaklandığım önem arz ediyor sanırım. Ben fena halde oyundaki cadılara odaklandım. Bittim bayıldım. Tabii cadıların yüzleri tam seçilmiyor kostüm dolayısı ile ama neden o kadar odaklandığımı sesten anladım. Cadılardan biri Ferahnur Barut . Her oyunda sevdiğim bir oyuncu. Sırf cadıları görmek için yine gidilir bu oyuna. Sezonun güzel oyunlarından. Fakatttt, Macbeth gibi bir oyun için bence çok daha güzel şeyler yapılabilirdi demeden de geçemeyeceğim. Misalen, çok sevdiğim Sinan Pekinton'un performansını ben düşük buldum. Büyük otoriteyim ya !

Ankara Devlet Tiyatrosu / Macbeth

Veda zamanı. Canım arkadaşım; oyuncu , radyo programcısı ve seslendirme sanatçısı  Rıza Karaağaçlı'dan bir esinti ile koyalım noktayı. Bugünlük benden bu kadar, ölmez sağ kalırsam , yani sıra bende değilse , yeniden görüşmek üzere, en güzel günler , en güzel geceler sizin olsun.

Pazartesi, Ağustos 19, 2013

Trendeki Sinek

Fly by George Milabo on 500px.com
Fly by George Milabo

Bir Türk, bir Fransız, bir de İngiliz trenle yolculuk yapıyorlarmış. Trendeki odaları fazla  sıcak olunca Fransız pencereyi açmış ve içeri bir tane sinek girmiş. Fransız hünerini göstermek için kılıcını çekmişşş ve sineğe bir tane vurmuş. Sinek ortadan ikiye ayrılmış.  Diğerleri hayretle bakarken, Fransız cebinden kartvizit çıkartmış ve İngiliz'le bizim Türk'e vermiş.  Kartvizitte;
- "Fransa'nın en iyi kılıç ustası" yazıyormuş. 
Bunu gören İngiliz hemen pencereyi açmış ve içeri bir tane daha sinek girmiş. Hemen okunu çekmiş bir fırlatmış sinek duvara yapışmış. Cebinden kartvizitini çıkartmış ve diğerlerine vermiş. 
- "İngiltere'nin en usta okçusu". 
Tabi Türk altta kalır mı. Hemen pencereyi açmış içeri bir tane daha sinek girmiş. Bizim Türk cebinden bıçağı çıkarttığı gibi sineğe fırlatmış, sinek yere düşmüş . Fakat  sinek bir kaç dakika sonra yerden kalkmış ve geri uçmuş. Bunu gören İngilizle Fransız basmış kahkahayı .Bizim Türk cebinden kartvizitleri çıkartmış ve İngiliz'le Fransız'a vermiş.
- "fenni sünnetçi remzi"



Pazar, Aralık 30, 2012

Pazar neşesi

Berbat olmuş fotoğraflar sitesi.  Çekim sırasında, ya gözden kaçan bir takım şeyler olmuş yada eş dost gıcıklık yapmış fotoyu berbat etmiş .Bu tür fotoğrafların toplandığı bir site. Populer kısmına baktım
 bazıları çok eğlenceli idi. Belki sizi de eğlendirir bu güzel günde.










Günün devamı da neşe içinde geçsin. Hava güzel, güneş gülümsüyor ve gülümsetiyor bugün. Yürüyüş yapmak , biraz nefes almak için ideal bir gün. Soğuk falan demeyin,termosa çayınızı koyup, açık havada kendinize bir bardak sıcacık çay ziyafeti çekebilirsiniz. Yarım saat bile olsa iyi gelecektir .
Ben öyle yapacağımda :)

Çarşamba, Ekim 17, 2012

Lightbox





Nedir Lighbox. ? Mini stüdyo diye adlandırılabilir belki. Özellikle obje çekiminde kullanılır. Beyaz ışıkla görüntüde yumuşaklık sağlanır ve obje bir beyazlık içindeymiş gibi görünür. Hazırları mevcutmuş ama pahalı olmasın , hesaplı bir şeyler olsun derseniz, kendinizde yapabilirsiniz. Nasıl mı ?

İŞTE BÖYLE

Ve

BÖYLE

Perşembe, Aralık 15, 2011

Saka kuşu



Çok güzel bir düzenleme ile sunulmuş bir saka fotoğrafı. Orjinalini görün isterim. Bunun için fotoğrafa tıklamanız yeterli.


Pazartesi, Aralık 05, 2011

Beklemek

Yağmuru beklemek, bereketini sersin toprağın üzerine, yıkasın kirleri, pislikleri diye. Yağdığında sesini dinlemek, bir kupa sıcak çikolatanın dumanı ve o mis gibi kakao kokusu eşliğinde. Telefon beklemek  canın arkadaşından. Sesini duyduğunda yüzünde tebessümle "Canımmm" diye seslenmek. Mail beklemek iş yeri için basılacak evraklarla ilgili. Geldiğinde "işte şimdi olmuş, basabilirsiniz" diyebilmek. Tencerede ki brokolilerin pişmesini beklemek, mutfağı saran o kötü kokunun ardından, zeytinyağ, limon, sarımsak karşımı ile dudaklarında lezzeti hissetmek. Kar beklemek, güneşli günlerden bir gün. Yağmayacağını bile bile. Yağdığında sade kahveni alıp camın önünde sessiz,dingin , kahveni yudumlayarak, huşu içinde kristalleri izlemek.
Sevdiğini beklemek . . . . . . . .

Eğitimde Teknoloji

Dün, çok uzun bir zaman sonra Kızılay'a indim. Ankara'nın neresinde oturursanız oturun bu söz böyle kullanılır. "Kızılay'a inmek". Kalıplaşmış bir cümle. Ben de dün indim işte . Özlediğim sokakları dolaştım, Karanfil pasajına, Kitapçılar çarşısına uğradım. Mülkiyelilerin bahçesine bakıp hüzünlendim, İmge kitabevinde kendimi kaybettim, Dost kitabevinde sadece insanları gözlemledim, Eylül'den kendime takı aldım. Bunları bir başka zaman uzun uzun anlatırım belki. Sonra Zafer çarşısına doğru yol aldım. Orada mutlaka bir sergi vardır, bir de İpekçi Cemil'e uğramam gerekiyordu. İpekçi Cemil kapalıydı ama sergi açıktı.

Öğretmenlerimiz ve Dünden Bugüne Eğitimde Teknoloji Fotoğraf sergisi


Çok güzel bir derleme yapılmış eskiye dair. İyi ki fotoğraf makinem yanımdaydı da bir kaç fotoğraf çektim. Herhangi bir yasak işareti yada uyarı görmediğim için rahat rahat fotoğrafladım. Fakat hepsini göstermeyeceğim size, sergiye gitmenizi isterim çünkü. Bakın neler vardı.

Ah ah memleketim ne günlerden bu günlere gelmiş, şimdi herkesin evinde , hatta köylerde bile internet var. Hoş o zaman, bilgiye erişim zor ama sanırım okuma azmi yüksekmiş. Şimdi ise tam tersi, bilgiye erişim çok kolay ama okuma azmi çok çok az. Bilgisayar oyun oynamaya ve chat yapmaya yarayan,Facebook ve Twitter dan ibaret bir aygıt konumunda. Ben öyle gözlemliyorum çevremdeki gençlere bakınca. 
Fotoğrafa bakınca siz neler düşüneceksiniz bakalım.

Sağ alttaki küçük fotoğraf, Eskişehir Çifteler Köy Enstitüsü,Radyo Odasında çekilmiş. Sene 1953.
Onun üstündeki fotoğraf ise Bolu Kız Enstitüsünde çekilmiş. Kızlar radyo ile eğitim dersinde. Büyük fotoğraf ise Saray Köyü Dinleme Merkezinde çekilmiş. Sene 1965.
*Radyo sandalyenin altında.







Üstteki fotoğraf 1926 yılında çekilmiş. Alttaki fotoğraf ise 1952 yılında Bolu da bir köy okulunda temizlik dersinde çekilmiş.


1925 yılında ana sınıfı varmış. Hayret ettim ben. Ben daha sonraları oluştu ana sınıfları diye biliyordum. 




Ben bu fotoğrafa bayıldım. Kendimi o ekibin içinde gibi hissettim bakınca bir anda. İçimde sinema, tiyatro aşkı olduğu için sanırım. Kim bilir belki de geçmiş yaşantımda bir artist olarak yaşadım. 



Benim için çok güzel bir gündü. Güzel bir sergi gezme şansım oldu. Çok çok güzel daha bir sürü fotoğraf var sergide. Benden bu kadar, diğer fotoğrafları görmek için sergiye uğrayınız. 
Sergi 11 Aralık ta sona eriyor. Zafer Çarşısı sergi salonunda. 

Çarşamba, Kasım 16, 2011

Fotoğrafta su etkisi yaratmak



Fotoğraflarınızda su etkisi yaratmak mı istiyorsunuz.? Çok kolay. Yapmanız gereken BU SİTEYE girip, dosyalarınızdan istediğiniz fotoğrafı seçip, sonra da upload now yazan kısma tıklamanız . Kısa bir süre sonra fotoğrafınız hazır. Sitenizde yayınlamak için embed kodları oluşuyor. Onu kullanarak yada diğer seçenekleri tercih ederek, fotoğrafı kullanabilirsiniz.



http://watereffect.net/
Water Effect

Perşembe, Ekim 27, 2011

.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...