Atılmış çiziklerin aklınıza dahilidir o sızı.
Bir çok an var benim hayatımda da iz bırakan. Kimi an bir kişi ile izini bıraktı, kimi bir koku ile, kimi bir renk ile , kimi bir korku ile, kimi bir tebessüm ile, kimi kahkaha ile, kimi özlemle... Uzar gider böyle. İşte bunlardan birisi Olcay Kavuzlu.
Kaynak : http://www.sahnetozu.net/ |
Kimdir Olcay Kavuzlu .
1970 doğumlu. Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı mezunu. Ankara Devlet Tiyatrosu oyuncusu ve seslendirme sanatçısı.
Detaylı bilgileri buradan okuyabilirsiniz.
Tiyatro sevdiklerim arasındadır. Sezonlarda mümkün olduğunca izlemeye çalışıyorum. Geçen kış da nasıl bir oyun olduğunu hiç incelemeden Soğuk Bir Berlin Gecesi adlı oyuna gittim. Benim bir huyum var, oyunun içine fazla giriyorum. Aşığım ya tiyatroya, kaptırıyorum kendimi. Oyun Barış Eren 'e ait. Yazmış ve yönetmiş. Oyunculardan birisi Olcay Kavuzlu idi, yani oyundaki adı ile Tarık. Oyunun konusu kısaca şöyle.
Devlet Tiyatroları yorumu :
''Bir yanda; Avrupa’nın ortasında uygar bir kentte, uygar insanlar arasında dili, dini ve kültürü farklı olduğu için yabancı konumuna düşen daha doğrusu düşürülen, dışlanan, ötekileştirilen Tarık’ın bu insanlara sorduğu soru.
Neyi seversiniz siz? Arabalarınızı seversiniz, köpeklerinizi seversiniz, ha birde biralarınızı yudumlamayı seversiniz.
Diğer yanda; yine aynı Tarık’ın kendisini tutkulu bir aşkla seven, çevre baskısına karşı onu kanatları altına alan Katrine, zaman zaman ilkellik boyutuna varabilecek zaafları yüzünden pis kokan bir aşk yaşatan olaylar örgüsü… ''
Neyi seversiniz siz? Arabalarınızı seversiniz, köpeklerinizi seversiniz, ha birde biralarınızı yudumlamayı seversiniz.
Diğer yanda; yine aynı Tarık’ın kendisini tutkulu bir aşkla seven, çevre baskısına karşı onu kanatları altına alan Katrine, zaman zaman ilkellik boyutuna varabilecek zaafları yüzünden pis kokan bir aşk yaşatan olaylar örgüsü… ''
Oyun başladı iyi hoş, Olcay kavuzlu'yu da Fulya Koçak'ı da ilk kez izliyorum. Onlara odaklandım ilkin.
Nasıl oynuyorlar diye. Muhteşem oynuyorlar. Hatta oynamıyorlar, yaşıyorlar ve yaşatıyorlar. Sonra sonra oyun ilerledikçe ben bi gerilmeye başladım yavaştan. İkinci perde de koltukta dimdik oturmaya başladım. Nefesim daralmaya başladı sonra sonra. Katrine' i öldürdüğünde , Tarık'ın ölümün kokusunu yok etmek için sahneye sıktığı o iğrenç oda spreyi kokusu burnumdan beynime doldu. Üstelikte en ön sıradayım. Üstüme bile sindi o koku. Oyun bittiğinde alkışlayacak halim kalmamıştı. Eve geldiğimde sarsıntıdaydım. Ertesi gün, tüm günü burnumda ölümün o tiksindirici kokusu ile yatarak geçirdim. Şaka değil o derece etkilendim. Hassasım napim. Neden mi bu kadar çok etkilendim. Konu çok güzel işlenmiş. Yabancılığın yabanlığı Tarık tarafından mükemmel oynandı. Aşk pis mi kokar ? Kokarmış. Kokuttular vallahi.Tarık'ın saplantıları kokuttu aşkı. İşte öyle ki oyunda bir anda ben Katrine oldum. Olcay Kavuzlu ile karşılıklı oynadık sanki. Hatta oynamadık yaşadık. Bu derece gerçekçi oynanır mı , oynanırmış. Helal olsun.
Ve perde kapandığında hayatımda bir çizik oluşmuştu işte.
Sonra , kendimi tuhaf bulmaya başladım. Bu kadar etkilenilir mi diye. Oyunu izleyen başka kişilerin fikirlerini araştırdım. Bir ben değildim. Bana paralel duygular ve fikirler vardı . İçim rahatladı :)
Olcay Kavuzlu ve Fulya Koçak bu oyunla; Sanat Kurumu Tiyatro ödüllerinde , en iyi oyuncu ödülünü aldılar. Haklarıydı gerçekten. Müthiştiler çünkü. Abartmıyorum.
Şimdi bana Olcay Kavuzlu dendiğinde, ben de iz bırakan mükemmel bir oyuncu diyorum. Oynamıyor yaşatıyor. Soğuk bir Berlin gecesi içinse , bir kez daha asla izlemem diyorum. !!! Bir kez yeter bana :) Bazı seyirciler oyunun +18 olması gerektiğinden söz etmiş. Aynen katılıyorum. Bazı seyirciler çocukları ile gitme gafletinde bulunmuş ne yazık ki, ve eve döndüklerinden beri kızları onlarla birlikte yatıyormuş. Ve eminim ki aşkın o kötü kokusu , o çocuğun burnundan asla gitmeyecektir. Aşktan kaçacaktır. Aslında oyunda genel konu bir Türk erkeğinin , Berlinde yaşadığı yabancılık, dışlanma ve ötekileşme gibi görünse de, yaşanan pis kokulu aşk her şeyin önüne geçiyor ikinci perde de . Ve akılda kalan tek şey Tarık'ın kokuttuğu aşk oluyor. Tabii oyunun bu kadar ağır algılanma sebeplerinden birisi de bana göre Olcay Kavuzlu'nun oyunculuk gücü. Tüm izleyenleri oyunun içine çekip yaşatması. Geçen yıl devlet tiyatroları oyunları biraz ağırdı gerçekten. O yüzden çocuklarla , gençlerle tiyatroya gideceksek ,oyun seçerken dikkat etmek lazım. Ben de bu yıl daha seçici olacağım sanırım ..
Nasıl oynuyorlar diye. Muhteşem oynuyorlar. Hatta oynamıyorlar, yaşıyorlar ve yaşatıyorlar. Sonra sonra oyun ilerledikçe ben bi gerilmeye başladım yavaştan. İkinci perde de koltukta dimdik oturmaya başladım. Nefesim daralmaya başladı sonra sonra. Katrine' i öldürdüğünde , Tarık'ın ölümün kokusunu yok etmek için sahneye sıktığı o iğrenç oda spreyi kokusu burnumdan beynime doldu. Üstelikte en ön sıradayım. Üstüme bile sindi o koku. Oyun bittiğinde alkışlayacak halim kalmamıştı. Eve geldiğimde sarsıntıdaydım. Ertesi gün, tüm günü burnumda ölümün o tiksindirici kokusu ile yatarak geçirdim. Şaka değil o derece etkilendim. Hassasım napim. Neden mi bu kadar çok etkilendim. Konu çok güzel işlenmiş. Yabancılığın yabanlığı Tarık tarafından mükemmel oynandı. Aşk pis mi kokar ? Kokarmış. Kokuttular vallahi.Tarık'ın saplantıları kokuttu aşkı. İşte öyle ki oyunda bir anda ben Katrine oldum. Olcay Kavuzlu ile karşılıklı oynadık sanki. Hatta oynamadık yaşadık. Bu derece gerçekçi oynanır mı , oynanırmış. Helal olsun.
Ve perde kapandığında hayatımda bir çizik oluşmuştu işte.
Sonra , kendimi tuhaf bulmaya başladım. Bu kadar etkilenilir mi diye. Oyunu izleyen başka kişilerin fikirlerini araştırdım. Bir ben değildim. Bana paralel duygular ve fikirler vardı . İçim rahatladı :)
Olcay Kavuzlu ve Fulya Koçak bu oyunla; Sanat Kurumu Tiyatro ödüllerinde , en iyi oyuncu ödülünü aldılar. Haklarıydı gerçekten. Müthiştiler çünkü. Abartmıyorum.
Şimdi bana Olcay Kavuzlu dendiğinde, ben de iz bırakan mükemmel bir oyuncu diyorum. Oynamıyor yaşatıyor. Soğuk bir Berlin gecesi içinse , bir kez daha asla izlemem diyorum. !!! Bir kez yeter bana :) Bazı seyirciler oyunun +18 olması gerektiğinden söz etmiş. Aynen katılıyorum. Bazı seyirciler çocukları ile gitme gafletinde bulunmuş ne yazık ki, ve eve döndüklerinden beri kızları onlarla birlikte yatıyormuş. Ve eminim ki aşkın o kötü kokusu , o çocuğun burnundan asla gitmeyecektir. Aşktan kaçacaktır. Aslında oyunda genel konu bir Türk erkeğinin , Berlinde yaşadığı yabancılık, dışlanma ve ötekileşme gibi görünse de, yaşanan pis kokulu aşk her şeyin önüne geçiyor ikinci perde de . Ve akılda kalan tek şey Tarık'ın kokuttuğu aşk oluyor. Tabii oyunun bu kadar ağır algılanma sebeplerinden birisi de bana göre Olcay Kavuzlu'nun oyunculuk gücü. Tüm izleyenleri oyunun içine çekip yaşatması. Geçen yıl devlet tiyatroları oyunları biraz ağırdı gerçekten. O yüzden çocuklarla , gençlerle tiyatroya gideceksek ,oyun seçerken dikkat etmek lazım. Ben de bu yıl daha seçici olacağım sanırım ..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
İki Kum Tanesi , zaman ayırıp okuduğunuz ve yorumda bulunduğunuz için teşekkür eder.