Geçen ay Kale civarında turladım biraz. Bir kaç fotoğraf çekmeyide ihmal etmedim herzamanki gibi. Nostaljiyi, eski şeyleri seviyorum. Bu yüzden Kale civarı tam bana göre. Önce Pirinçhanı dolaştım, eski plaklara baktım. Gramofoncu Ali'yi aradım fakat taşınımış Pirin Han dan. Çok güzel bir cafe açmış az ilerde. Gramofon cafe. kapıdan içeri giriyorsunuz, sizi gramofondan yükselen bir eski şarkı karşılıyor, eski plaklar arasında. Duvarda eski plaklar, ortada odun sobası, eski sandalyeler. Gidin görün derim. Çok şirin bir mekan oluşturmuş. Hem bi taşla iki kuş misali , harika bir müzik dinletisine bir bardak çay dahil edersiniz. Yol arkadaşım istemediği için ben ne yazık ki cafede oturamadım, bir başka sefere inşallah. Gramofoncu Ali demişken tanımayanlara kısaca tanıtayım. Ben de kendisi ile karlı bir kış günü, Cumhuriyet gazetesinde düzenlediği taş plak günlerinde tanıştım. Kapmış gelmiş taş plaklarını ve gramofonunu, bize muhteşem bir dinleti yaptı. Öylece tanıştık. Bakın kimmiş Gramofoncu Ali.
Kendisi Orhan Gencebay aşığı . E ondan bir parçayı da araya katalım o zaman. Ali Olcay'ın özel kolleksiyonundan Bir Teselli Ver
Bu da Zeki Müren'den efenin aşkı
Sonra Koç müzesine doğru yol aldım. Fakat Pazartesi günü olduğu için Çengelhan kapalı idi. Müze de kapalı idi. Aklınızda olsun tüm müzeler Pazartesi günleri kapalı. Çengelhan'ın karşısında bir kafe de çay molası verdim. Görüntülerde oranın balkonundan. Şirin bir mekan olmuş.
Benden bu kadar, kalanları keşfetmek, yaşamak size ait. Tadını alarak yaşayacağınız, keyifli turlar dilerim. Bir bardak çay içerseniz oralara uğrayıp, kulaklarımı çınlatın ben anlarım keyfiniz yerinde.
Ankara Kalesi bu kadar güzel miydi?
YanıtlaSilYoksa sizin mi resimleriniz güzelleştirdi.
Güzel bakmayı seviyorum, birazcık katkım olmuş olabilir. :) Daha da güzel olan ise paylaşabilmek. Teşekkürler yorum için.
YanıtlaSil