- Bana yalan söyleyebilene bir küp dolusu altın vereceğim! demiş. Yalancılar, hemen saraya koşuşturup başlamışlar yalana;
- Bir kuş, aslanı kapıp yuvasına götürdü.
- Bunun neresi yalan?.. Kuş kartaldır, Arslan da kuzu kadar minik bir yavru. Kaptı mı götürür tabii!..
- Komşu ülkede bir eşeği kral yaptılar!.. - Ülkenin kralı, pencereden bakınırken tacını düşürmüş. Taç da pencerenin altındaki eşeğin başına geçmiş. Taç kimin kafasındaysa, kral odur tabii!..
kaynak |
- Padişahım, ben gökyüzüne bir ok attım. Altı ay sonra geri döndü!
- Senin ok bir ağacın üstüne düşmüştür. Ağaç, sonbaharda yapraklarını dökünce, takılacak yer bulamayıp yere inmiştir.
Böylece padişah, her yalana gerçek bir bahane bulmuş ve kimse padişaha bu yalandır dedirtememiş. Ama bir gün bir Kayserili gelmiş;
- Padişahım, sen benim babamdan borç olarak bir küp dolusu altın almıştın. Şimdi geri almaya geldim. Yalandır dersen ödülümü ver. Yalan değil dersen borcunu öde!
çok güzel bir öykü.. kendi ayağı ile kapana girmek derler buna öyle değil mi..:)
YanıtlaSilÇok iyiydi canım. Akşam akşam çok güldüm. Ellerine sağlık.
YanıtlaSilBöyle ince esprileri seviyorum, bende çok güldüm . :)
YanıtlaSil:)çok güzelll...
YanıtlaSilİyi haftalar dilerim canımm
Teşekkürler İlknurcum, sana da iyi haftalar. :)
YanıtlaSilÇok güldüm. :)
YanıtlaSilNe akıl ama :)
Sil